“Katliamın gerçekleştiği andan itibaren bugüne kadar devletin; katliama, katliam mağdurlarına, katliamın anılmasına ve 10 Ekim katliamının gündemde tutulmasına karşı gösterdiği tutum, aslında devletin katliamla ilgili bakış açısına dair çok şey söylüyor.”
10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, katliamla ilgili görülen davanın bugünkü duruşmasında mahkemeye, “Adaleti aramak … adaleti aratmamak… 10 Ekim katliamının 7. yılında katliama ve mağdurlara devletin bakışı” isimli raporu sundu.
Raporda katliamla ilgili ihmaller ve soruşturmadaki hataların yanı sıra mağdurlara açılan davalar ile protesto eylemlerine yönelik yasaklar ve eylemcilere açılan davalar da sıralandı.
Avukat Komisyonu, devletin, ilk andan itibaren miting katılımcılarını korkunç bir katliamın mağdurları olarak görmediği, aksine suçlu muamelesi yaptığını yazdı: “Katliamın ilk anında neredeyse refleks olarak gösterilen bu tutum aradan geçen 7 yıl içinde hiç değişmedi.”
Raporda, katliam günü yaşananlar şöyle sıralandı:
Ertesi gün neler yaşandı?
Raporda, 11 Ekim 2015’te olanlar da şöyle anlatıldı:
Raporda, devletin, katliam gününden itibaren katliam mağdurlarını mağdur olarak görmediği, sürekli yok saydığı ifade edildi:
“Bu anlayış, katliam günü yaralıların üzerine gaz sıkılmasıyla başlamış, anmalara polis saldırıları ile devam etmiş, halen yargılamalarda mağdurların ve ailelerin yaşadıkları sıkıntılar, haklarında açılan davalar ve çeşitli baskılarla devam etmektedir.
“10 Ekim katliamının aydınlatılması için yaptığımız taleplerimiz mahkemelerde kabul görmemekte, firari sanıkların yakalanması için gerekenler yapılmamakta, dava dosyasına sanık gözükmeyen ancak katliamda rolü olduğu anlaşılan IŞİD’liler hakkında yaptığımız suç duyurularıyla ilgili savcılar işlem yapmamakta, katliamı yapanlara yol verdiği anlaşılan kamu görevlileri hakkında hiçbir işlem yapılmamaktadır.
“Haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz Emniyet personeli soruşturulmamakta, delil gizledikleri anlaşılan savcılara dokunulmamaktadır. Oysa 10 Ekim mağdurlarının 7 yıldır tek dilekleri vardır, adalet…” (AS)