Sönmez, BİA'nın sorularını şöyle yanıtladı:
IMF'e verilen niyet mektubunda yer alan hedefler hangi anlamları taşıyor?
Sönmez: IMF'e verilen niyet mektubunda hedefler şöyle ifade ediliyor: Ekonomi yüzde 3 oranında küçültülecek, enflasyon yüzde 52'de tutulacak. Küçülme sayesinde ithalatın azalmasıyla cari açık da kapatılacak. Temmuz'dan başlayarak, ekonomi normal seyrine kavuşturulacak.
Bu hedeflere ulaşmak için üç temel operasyon alanı var. Birincisi devleti küçültmek , ikincisi para ve mali politikalar , üçüncüsü gelirleri disipline edici politikalar.
Devleti küçültme operasyonunun en önemli ayağını kamu ve fon bankalarının küçültülmesi, tasfiye edilmesi, işlevlerinin daraltılması oluşturuyor.
Bu operasyonun bir ucu doğrudan bu bankalarda çalışanlara dokunurken, bir ucu da artacak olan iç borç dolayısıyla bütün toplumu ilgilendiriyor.
Bankalar cephesi verilen sözlerden nasıl etkilenecek?
Sönmez: Batık bankaların tasfiyesi ve kamu bankalarının küçültülmesi bu kuruluşlarda çalışan binlerce beyaz yakalı personelin iş güvencesi ve gelirlerini çok yakından etkileyecek. Ayrıca tarıma ve esnaf kesimine verilen sübvansiyonlu kredilerin daraltılması bu geniş kesimi de olumsuz yönde etkileyecek.
Bankaların ayakta kalanları için güçlendirmek amacıyla yapılacak sermaye enjeksiyonu ancak iç borçlanma yoluyla olacak. IMF'e verilen Niyet Mektubu'ndan şunu öğreniyoruz:
İç borç stoku milli gelirin yüzde 41'inden yüzde 61'ine çıkacak. Tek başına bu faktör, sadece iç borçların yıl sonunda yaklaşık 120 milyar doları bulması anlamına geliyor.
Dış borç stokunun da 120 milyar dolar olduğunu anımsarsak, toplam devlet borçları 240 milyar doları buluyor ki, bu milli geliri 200 milyar doların altına düşen Türkiye'nin, milli gelirinin çok çok üstünde bir borç yükü demektir.
Böylesine bir borç yükü, Türkiye'nin riskli olmaya devam etmesi demek değil mi?
Sönmez: Bu borç yükünü , her hangi bir ertelemeye gitmeden, alacaklılardan bir kolaylık istemeden, içeride adil bir vergi düzeni kurmadan, verili şartlar içinde döndürmek , çok ama çok zor ve riskli bir seçimdir.
Verilen sözler ilk aşamada hangi sonuçları üretir?
Sönmez: IMF'ye söz verilen hedeflerin tutturulması için özelleştirmenin dolu dizgin yapılması, yabancı sermaye girişi için tüm cazip iklimin yaratılması da operasyonlardan birini teşkil etmektedir. Bu süreç içinde servetlerin de el değiştirmesi gündemdedir. Bu bankaların birleştirilmesi, güçlü yabancı ve yerli grupların programa ayak uyduramayanları ele geçirmesi, dolayısıyla hızlı bir konsolidasyon sürecini de içeriyor. IMF'e söz verilen hedeflerin tutturulması, gelirlerin uzunca bir süre baskı altında tutulmasını da öngörüyor.
Gündemde olan kamu toplu sözleşmelerinden başlayarak maaşlar, emek gelirleri, asgari ücret, ciddi bir baskı altında tutulacak. Benzer baskılanma özel sektör ücretlileri için de söz konusu olacaktır. Tarımda da destekleme alımları konusunda eli sıkı davranılacaktır.
Bu, bir yandan iç talebi daraltarak ekonomiyi soğutmaya, düşen talep dolayısıyla fiyatları aşağı çekmeye hizmet edecektir. Bir taraftan da ücretler ve tarım girdileri ucuzlatılarak, ihracatçı kesimin rekabet gücü kazanması sağlanacaktır.
Özet olarak mektubun başında da belirtildiği gibi IMF politikaları kayıtsız şartsız benimsenmiş, 2000 yılı başındaki IMF yaklaşımı onaylanmıştır.
Hani IMF Hata yapmıştı? Bunu birçok kesim telaffuz ediyordu?
Sönmez: Başbakanın, TÜSİAD'ın, TOBB'un zaman zaman dile getirdiği 'IMF hata yaptı' görüşü, bu niyet mektubuyla tekzip edilmiş , IMF'e itibarı iade edilmiştir.
Şimdi, en çok kim sevinecek?
Sönmez: Gelecek olan para öncelikle borç ödemelerinde kullanılacağı için en çok sevinenler alacaklı yabancı bankalar olacaktır. Onların yeniden borç vermelerini sağlamak için de Türkiye tarihinin belki de en ıstıraplı kemer sıkma politikasını uygulamaya mecbur tutulacaktır. Bu reçeteye rıza gösterip gösterilmeyeceğini ise, önümüzdeki günler ortaya koyacaktır. (YV/NU)