Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Ticaret Bakanlığı, Avrupa insan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘ihlal’ kararına rağmen üç yılı aşkın süredir Silivri Cezaevi’nde tutulan Osman Kavala'nın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu Anadolu Kültür Anonim Şirketi'ne dava açarak kapatılmasını istedi.
Bakanlık, şirketin 'faaliyetini dernek ve vakıflara benzer şekilde, kâr amacı gütmeden yürüttüğü' gerekçesiyle feshini istedi.
Şirketin sosyal amaçlı faaliyet yürüttüğünü belirten Bakanlık, bunun Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 210’uncu maddesince ‘kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı davranış’ olduğu iddia etti.
Anadolu Kültür A.Ş. haberin ardından yaptığı yazılı açıklamada, kapatma davasını ‘Kavala’nın maruz kaldığı hukuksuzlukların devamı’ diye tanımlandı.
Şirketin 2002’de kurulduğunu hatırlatan Anadolu Kültür bu tarihten beri tüm işlemlerinin yasal ve şeffaf biçimde yürütüldüğünü, haklarında MASAK ve Bakanlık incelemelerinde herhangi bir suç tespit edilmediğini aktardı. Buna rağmen açılan davanın hukuksuz olduğunu savundu.
Anadolu Kültür A.Ş.’den yapılan açıklama şöyle:
“Geçtiğimiz günlerde bazı medya organlarında Anadolu Kültür’ü hedef alan yalan, tek taraflı ve hukuka aykırı haberler üzerine, aşağıdaki yazılı açıklamayı yapma mecburiyeti doğmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, söz konusu haberlere konu olan dava, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bir şirkete 'faaliyetini dernek ve vakıflara benzer şekilde, kâr amacı gütmeden yürüttüğü' gerekçesiyle açılan ilk dava olma özelliği taşımaktadır. Kasıtlı olarak sızdırılan haberler ise, içi boş, delillerden yoksun dava dosyasına gazete kupürü biçiminde, sözde 'deliller' sunmak amacıyla 'düzenlenmiştir'. Anadolu Kültür A.Ş.’ye karşı açılan fesih davası tamamen hukuksuzdur. Bu dava, Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) tarafından yapılan incelemede, şirketimiz hesaplarında Ceza Kanunları kapsamında suç sayılan herhangi bir hususa rastlanmamış olması nedeniyle, adeta 'icat edilmiş' ve yürürlüğe sokulmuştur.
Anadolu Kültür hakkındaki araştırmaların ve denetlemelerin seyri şöyle cereyan etmiştir: 'Gezi Olayları Soruşturması' kapsamında yaptığı incelemede Ceza Kanunları açısından şirketimizin suç işlemiş olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlamayan MASAK, bunun üzerine, 'şirketin faaliyetlerinin bir şirket kapsamında ele alınıp alınamayacağının' Ticaret Bakanlığı tarafından araştırılmasını istemiştir. Bu araştırma başlatıldığında, şirkete ait son on yılın bütün muhasebe kayıtları, banka kayıtları, ayrıca istenen diğer tüm ilgili belgeler, raporlar ve açıklamalar Ticaret Bakanlığı müfettişlerine eksiksiz olarak sunulmuştur.
Bu denetlemenin ardından, Ticaret Bakanlığı tarafından, Anadolu Kültür A.Ş.’nin 'ekonomik amaç ve konular için kurulduğu, ancak gelirinin büyük kısmının yurtiçi ve yurtdışı kurum/kuruluş ve kişiler tarafından bağış, hibe vb. fonlarla sağlayarak faaliyetini dernek ve vakıflara benzer şekilde yürüttüğü' iddiası ile TTK 210/3 maddesi gereğince fesih davası açılmıştır.
Bu dava dosyasından hareketle bazı yayın organları, Anadolu Kültür’ün 'yurt dışından fonlandığı', 'bir sermaye şirketinin temel amaç ve yapısına aykırı hareket ettiği', faaliyetleri ile ilgili 'hükümete yönelik uluslararası tepkilerin yoğunlaşmasını' amaçladığı, 'denetimden kaçmak için şirket yapısı'nı kullandığı gibi temelsiz, şirketimiz hakkında şaibe yaratmayı amaçlayan, bir kısmı ilgili dosyada dahi bulunmayan kasıtlı iddialar ileri sürmektedir.
Bu iddialar karşısında, kamuoyunun aşağıdaki hususları bilmesi elzemdir:
Şirketimiz aleyhine açılan fesih davası, yanlı ve amaçlı bir inceleme raporuna dayanmaktadır. Yaklaşık yirmi yıldan beri aynı esas sözleşme ile faaliyette bulunan, tüm genel kurulları Bakanlık gözetiminde gerçekleşen, hukuki sonuç doğuran tüm işlemleri Bakanlık onayına tâbi olan bir ticaret şirketine, kuruluşundan yirmi yıl sonra 'kâr elde etme gayesi taşımadığı' şeklindeki bir iddia ile fesih davası açılmasının hiçbir izahı bulunmamaktadır. Bakanlığın, açtığı bu dava, idari yetkinin kamu yararı amacıyla kullanılmadığının ve keyfiliğin kendi içinde kabulüdür.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu talep ile açılan ilk dava olan bu dava, maalesef Türkiye’de hukukun araçsallaştırılmasının önemli örneklerinden biri olmuştur ve bundan sonra da bu şekilde anılacaktır. Sözkonusu dava, Anadolu Kültür’ün kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olan Osman Kavala’nın maruz kaldığı hukuksuzluğun devamı niteliğindedir."
(HA)