Hükümet şiddet gören kadınlar için barınma olanakları sunan bir proje hazırlığında. Sosyalist Feminist Kolektif'ten Filiz Karakuş bu çabayı olumlu karşılasa da sürekliliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddeti önlemek için projeler yerine bütüncül politikalar oluşturulması gerektiğini söylüyor.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Avrupa Birliği'nden (AB) 12 milyon avroluk (yaklaşık 18 milyon TL) kaynak alınarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), Türkiye İş Kurumu (İŞ KUR) ve Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) içinde olduğu 'Kadın Hizmetleri Kapasitesinin Artırılması' projesinin yürütüleceğini açıkladı.
Proje mağdur kadınların çocukları ile birlikte, bağımsız yaşama geçişlerini desteklemeyi, küçük yaşta hamile kalmış, anne olmuş veya cinsel istismara uğramış kız çocuklarının psiko-sosyal rehabilitasyonlarını sağlamayı amaçlıyor. Böylelikle erkek şiddetine maruz kalan kadınlar şiddetin kaynağı olan evlerine dönmek zorunda kalmayacak.
Karakuş feministler olarak bu tür projelerin AB kapsamında kalmasını, hükümetin kendi yapması gerekenleri projelere yüklemesinden duydukları endişeyi Mor Çatı'nın Beyoğlu Kaymakamlığı'yla yürüttüğü sığınak çalışmasının "fon bulunamadığı için" sona ermesi olayıyla örnekliyor.
"Öncelikle şiddetinin meşruiyetine yönelik ciddi bir önlem söz konusu değil. Aile ve genel ahlak kuralları erkek egemen şiddeti çerçevesinde kurallar hala geçerli. Bu kurallar bizzat hükümet 'üç çocuk yapılması', 'kadının yeri evdir' gibi söylemlerle destekliyor. Şiddet gören kadınları güçlendirip bundan sonraki hayatını garantiye alacak sosyal politikaların ve yasal düzenlemelerin geliştirilmesi gerekir. Bütçe kadınların ihtiyaçlarına göre düzenlenmeli. Belediyelerin yapmakta zorunda olduklara sığınaklara fon aktarılmalı."
'Kadın Hizmetleri Kapasitesinin Artırılması' projesinde ise şunlar yer alıyor:
Türkiye'de SHÇEK'in 29, belediyelerin19, valiliklerin üç, tüzel kişilerin üç olmak üzere 54 sığınmaevi bulunuyor. Toplam kapasiteleri ise 1354 kişi. (İP)