Fotoğraf: Anadolu Ajansı/ Arşiv
Kitle iletişim araçları uzun zamandır dünyayı ve kendimizi nasıl deneyimlediğimizi şekillendiren güçler olarak kabul edilmekteler. COVID-19, dünyamızı ve günlük yaşamlarımızı algılama biçimi üzerine derin etkisi olan küresel bir sağlık krizi yarattı. Küresel salgınlar, doğal afet veya trajedilerden farklı olarak, tek bir yerle veya bir grup kurbanla sınırlı olmayıp, öngörülemeyen travmalar yaratma potansiyeline sahipler; sevdiklerini yitirmek, sağlık hizmetlerine erişememek, zoraki tecrit altında tutulmak bireyleri doğal olarak çok kötü etkiliyor.
Pandemi döneminde söylentiler ve yanlış bilgilendirme, sahte haberler ve propaganda, virüsün kendisinden çok daha hızlı yayıldı, sağlık stratejilerine zarar verdi. Bu süreçte olgusal gerçeklere sadık adil-barış odaklı haberciliğe her zamankinden fazla gereksinim var.
İlk kez 1970’li yıllarda kullanılmaya başlanan Barış Gazeteciliği’nin isim babası, Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer alan ve 1964 yılında Journal of Peace Research ismi ile yayın hayatına başlayan akademik derginin kurucusu olan Norveçli Profesör Johan Galtung.
Kavramın gelişmesinde ve yaygınlaşmasında eşsiz katkısı olan Annabel McGoldrick ve Jake Lynch, “barış gazeteciliği” nin toplumlar için fırsatların yaratıldığı haberlerin seçimi ile alakalı olduğunu söylemekteler. Gerçekten de barış gazeteciliği ilkeleri arasında; farklılıkları ve hatta karmaşıklığı da göz ardı etmeden sergileme, bu durumu anlama çabası içinde olma, dengeyi her iki tarafın algı ve öykülerine yer vererek, yaratıcı çözümler arama, lider odaklı değil, insan odaklı habercilik yapma ve en önemlisi barış dilini kullanma sayılabilir.
COVID-19 küresel salgını sırasında barış gazeteciliği nelere katkı sağlar sorusu aklımıza gelebilir. Önceliklefarklı yaş gruplarında ve sosyoekonomik koşullarda psikolojik kaynakları ve dayanıklılığı artırmak için sürdürülebilir önleyici tedbirlerin benimsenmesi ve yanlış bilgilendirmenin azaltılması için etkili sağlık iletişiminin önemini algılamaya katkı sağlar. Bireylerin sosyal ve fiziksel mesafeyle baş etmelerine yardımcı olacak etkili stratejiler ortaya koymaya yardımcı olur ve şüphesiz damgalama, önyargı, ayrımcılık ve eşitsizliklerin azaltılmasına ön ayak olur.
Diğer taraftan, barış gazeteciliği şu sorulara yanıtlar arayabilir;
Virüsten etkilenen insanlarla (çevrim içi veya yüz yüze) görüşmenin de kendine göre zorlukları var elbette. Aşırı endişe yaşamaları muhtemel olan hastalarla söyleşi yaparken, şu hususlara dikkat etmekte yarar var;
Gazeteciler Covid-19 ile ilgili yaptıkları haberlerin sonuçları üzerine düşünmeli, gereksiz panik oluşturuyor muyum sorusuna yanıt bulmalılar, sessizlerin sesi olmalılar; örneğin ücretli çalışanların, evsizlerin, mahkumların seslerine yer vermeliler, aileleri bu durumdan nasıl etkileniyor vs. konularını işlemeliler. Haberlerde, “ölümcül”, “Harap,” “korkunç” gibi sıfatlardan kaçınılmalı, gereksiz, abartıcı veya manipülatif grafiklere ve fotoğraflara yer verilmemeli. Panik yaratma dilde ve resimlerde kaygıyı artırabilir; örneğin boş süpermarketlerdeki adeta yağmalanmış algısı yaratan / görüntüleri gerginlik ve gereksiz panik yaratır. Irk profili oluşturmamak lazım. Virüsten etkilenen insanların isimleri, görüntüleri verilmemeli, ilgili kişiler ile ilgili izinsiz bilgi veya fotoğraf paylaşılmamalı.
"Laboratuvarınızda şu anda günde kaç test yapılıyor?" yerine günlük maksimum test kapasiteniz nedir? Sonuç almak kaç saat sürüyor?
Barış gazeteciliğini savunanları “naif” olarak tanımlayanlar, uygulanabilirliğini “çocuksu bir idealizm” olarak sorgulayanlar veya onu geleneksel medyanın artık demode kalmış “tarafsızlık” ilkesini uygulamadığı için eleştirenler olabilir ancak yine de kanımca barış gazeteciliği şu anda olmazsa olmaz.
Öncelikle yerleşik bazı kanılar var, bunlarla ilgili olarak birkaç hususa değinmek yararlı olabilir. Öncelikle, barış gazeteciliğinin yalnızca “savaş karşıtı” veya barıştan yana bir gazeteciliği ifade etmediğini, özellikle de her türlü ihtilaflı, çatışmalı durumlarda ve kriz zamanlarında çözüm odaklı, yapıcı ve yaratıcı, özetle “kötü gazeteciliğe karşı” “iyi gazeteciliğe” vurgu yaptığını söyleyebiliriz. Buna da “gazetecilik mesleği doğası gereği barıştan yanadır, barış karşıtı gazetecilik mesleğin doğasına zaten uymaz ki” itirazları yükselebilir doğal olarak. Ancak, iyi gazetecilik örneklerinin geleneksel medyada cımbızla çekildiği bu dönemlerde, barış gazeteciliği kendine yöneltilen tüm eleştirilere rağmen, alternatif medyanın oksijeni…
(YGİ/DB)