"Free software is not free beer" (Özgür
yazılım bedava bira demek değil) diyen
Richard Stalman ve diğer özgür
yazılımcılar, aslında bu işin parasız ürün elde etme mekanizması değil
"özgür üretim ve paylaşım ortamı" olduğunu anlattılar.
Anlamak henüz kolay değil. Henüz "sizin olan sizde" değil. Hala zaten
size ait bir şeye para ödüyorsunuz.
Oysa özgür yazılım sizin!
Madem sizin ve ücretsiz elde edilmesi mümkün, o halde bu yazılımı geliştiren,
test eden, yerel dillere çeviren milyonlar ne yer, ne içerler? Nasıl yaşarlar?
Nasıl olur da para talep etmezler? Bunu anlamak ve anlatmak gerçekten zor.
Zor olmasının en büyük nedeni bugünkü kapitalist öğretinin bize yerleştirdiği
varsayımlar ve genel kabullerden kurtulamamak. Hatta bu kabullerle
yaşadığımızın farkında olamamak. Düşünce sistemimizin bu kabullerle kuşatılmış
olması. Belki de özgür yazılım tam da bunu sorgulamak ve kurtulma adına
silkinmek için bir fırsat.
Nedir bu varsayımlar ve kabuller?
İnsan çalışır. Bunun karşılığında mal ve hizmet alır ve yaşamını sürdürür.
Çalışmak hem insana hem de topluma kazandırır. İnsanın ve toplumun kurtulması
için bireyin çalışması gerekir.
O halde bu durumu anlamak için önce kısaca çalışmayı, sonra da bedel olarak
ödenen parayı irdelersek özgür yazılımda yaratılan alanı görmek daha mümkün bir
olasılık.
"Çalışma kim için?"
Çalışma bugün özellikle 08.00-17.00 mesaisi gerektiren ve önümüze gelen işlerin
bireye, topluma etkisini irdelemeden daha fazla kar ya da güç adına yapılan bir
günlük aktivitedir.
Başlangıçta bu döngünün farkında olsanız dahi sesinizin çıkmaması için elden
gelen yapılır. Döngünün sorgulanma ve kırılması için yetkili konuma
geldiğinizde zaten döngünün bir parçası ve koruyanı olacaksınız.
Daha fazla kâr, daha fazla güç için
Çalışma tamamen organizasyon içindir. Bu özel şirketlerde daha fazla kâr,
devletsel (kamusal diyemiyorum çünkü kamusal, kamu yararı güden yapılar olmalı
oysa devletsel, sadece gücünü pekiştirme esaslı yapılardır. Bazı meslek
odaları, dernekler de ne yazık ki bu kapsamdadır.) şirketlerde ise daha fazla
güç içindir. Toplumsal yarar, organizasyonun bu amacına paralel olarak varsa
gerçekleşir. Yok ise gerçekleşmez ve gerçekleşmemesi de yadırganmaz.
Organizasyonun kuruluş amacını genelde kuruşun sahibi ya da birinci dereceden
yöneticisi dahi değiştiremez. O da artık hipnotize olmuş gibi bu oyunda rol
alan bir oyuncudur.
Bir proje başladığında bunun proje çalışanlarına, organizasyona ve topluma
etkisi ve bu etkinin olumlu anlamda dönüştürülmesi konuşulmaz.
İşveren için aslolan kârdır. Devlet için aslolan kalkınmadır. "Ne için,
neye rağmen?" soruları "tu kaka" veya "çevreci" veya
"solcu" olmak için yeterli nedenlerdir.
Proje, üretenlerine üretim sürecinde yaşamsal yeterlilik sağlamalı, bilgi
birikimlerini artırmalıdır. Aynı zamanda organizasyonun amacına uygun bir
gerçekleşmeye yardımcı olmalıdır. Toplumsal yapıdan beslendiği mutlak tüm bu
yapılar aynı zamanda topluma bu borçlarını bilgi birikim paylaşımı, deneyim
paylaşımı ve toplumun tüm kesimlerinin projelerinden yararlanabilme hakkı ile
ödemelidirler.
Çalışma, yaşamın sürdürülmesi için olmalı ve kamusal olarak algılanmalıdır.
Oysa bugün çalışma kâr ve büyüme miti ile "kalkınma" adınadır. Bunun,
toplumu doğal yapı ve insansal yapı anlamında ne kadar yok ettiği ortadadır.
Çalış, para kazan: Öde ve öl
Çalışınca ne kazanılır? Yani özgür yazılımcılar bedava çalışırken özgür olmayan
yazılımcılar, donanımcılar ya da bilişim alanı dışında hizmet edenler ne
kazanırlar? Para mı? Genelde hiç bir şey.Yaşamı sürdürmek için "bir tutam
ottur" kazanılan.
Markalarla ve statülerin gereklilikleriyle aynı kazak 10 YTL yerine 100 YTL'ye
satılır. Kiralar statüye uygun olsun diye yaratılan mekanlar da pahalıdır.
Süslenmek, giyinmek ve statü korumak adına çok paralar harcatılır.
"Yüksek statü" sahibi kişi de bir türlü kazancıyla bu yaşamın
gereğini ödeyemez. Dolayısıyla lisanslı ürünlerin lisans bedelleri için iyi
kalpli bankacıların borçlandırmaları sonucu ömür boyu çalışır ve öderiz. Öder
ve ölürüz.
Özgür Yazılım alanı para vaat etmiyor. Emeğiniz kadar kazanabildiğiniz bu alan,
tüketim nesnesi olmak yerine kendiniz olma fırsatı sunuyor. O nedenle
emeklerini birleştiren özgür yazılımcılar ortak akıl, ortak emekle tüketirken
değil, üretirken var olmanın dayanılmaz tatmini içindeler.
Bu tatminin bedeli yok ve özgür yazılımları alabilmek için yüreğinizden ve
emeğinizden başka bir şeye de gereksiniminiz yok.
Unutmayalım ki kullanmadığımız bizim değildir
Bunu özgür yazılım alanı için söylüyorum. Her alanda aynı cümle
tekrarlanabilir. Kullanmadığımız, öznesi olmadığımız sistemleri kapitalizme
kaptırmak çok kolay ki çok kez yaşadık. Bu ortak akıl kendi üretimini GPL ve
benzeri lisanslar ile garanti altına alırken, milyonların bu birikiminin başka
kapital birikimli firmalarca taklit edilmesi ve yeniymiş gibi sunulması mümkün.
Unutmayalım ki köylülerin yıllar boyu uyguladığı tarım yöntemleri kapitalist ve
patentçi çevrelerce çalınmış, bu köylülere davalar açılmıştır.
O halde bize düşen bu alanı kapitalistlere bırakmamak, üretim ve tüketim süreci
ile özgür yazılımın öznesi olmaktır. Hatta bu sistemin diğer alanlarda
uygulanabilirliğini sorgulamak başka bir dünyayı da sorgulamak anlamına
gelebilir. (AA/EZÖ)