2003 yılından bu yana uygulanan "Sağlıkta Dönüşüm" ve sonuçları üzerine, bugüne kadar çok şey söylendi. Hükümet ve hükümete yakın çevreler, liberal kesimler, "sağlıkta dönüşüm"ü överken, sağlık çalışanları sendikaları, meslek örgütleri, muhalif siyasi kesimler de kıyasıya eleştirdiler.
Her kesim, kendi açısından argümanlar üretti. "Sağlıkta dönüşüm"ün kamu sağlık çalışanları üzerine etkilerini değerlendirme amacı ile SES de bir çalışma başlattı.
Bu çalışmanın birkaç bileşeni vardı: Sağlıkta dönüşümün kurumsal etkilerini değerlendirme amaçlı "işyeri anketi" ile dönüşümün kamu sağlık çalışanlarına etkilerini değerlendirme amaçlı "birey-sağlık çalışanı anketi".
"Birey-sağlık çalışanı" anketi, üç bölümden oluşmaktaydı: Sağlık çalışanının sosyo-demografik özellikleri ile ilgili bölüm., çalışma ve yaşam koşulları ile ilgili (Uluslararası Kamu Çalışanları Sendikası'nın da-PSI değişik ülkelerde uyguladığı) bölüm ve çalışanların sosyo-psikolojik özelliklerini değerlendiren bölüm.
SES Genel Merkezi, 9 Aralık 2010 günü, bir basın açıklaması yaparak, ilk iki bölüm ile ilgili bir ön raporu kamuoyu ile paylaştı.
Genel Çerçeve:
Araştırmanın amacı, şöyle ifade edilmişti: "2003 yılından bu yana uygulanan "sağlıkta dönüşüm programı"nın (SDP), sağlık çalışanlarının çalışma koşulları üzerine yaptığı etkileri, SES örgütlülüğü üzerinden değerlendirmek, bu değerlendirme ışığında olası müdahale araçlarını geliştirmek."
Bu amaç çerçevesinde, SES üyesi tüm sağlık çalışanları üzerinden bir örnekleme seçildi. Her bölgeden 4 'er il seçildi ve toplam 3768 sağlık çalışanına ulaşılması hedeflendi. Bu çalışanların yaklaşık yarısının sendika üyesi olmaması hedeflendi. Yine, anket uygulanırken birinci basamak sağlık hizmetleri-ikinci basamak ve üniversite hastaneleri dağlımı ile meslek dağılımına dikkat edilmesi planlandı. İllere gönderilen hedef sayılarda, basamak ve meslek dağılımı gözetilmeye çalışıldı.
Çalışma, Mayıs-Ağustos 2010 tarihleri arasında yapıldı. Sonuçta, 23 ilde 2562 sağlık çalışanına ulaşıldı.
Katılımcıların Özellikleri:
Katılımcıların yüzde 26'sı Marmara Bölgesi'nden olurken, Ege ve Akdeniz Bölgesi'nden yüzde12'şer, Karadeniz Bölgesinden yüzde14, İç ve Güneydoğu'dan yüzde15'er, Doğu Anadolu'dan yüzde 4 katılım söz konusu oldu.
Katılımcıların yüzde 75'i Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlarda çalışırken, yüzde 23 çalışan üniversitede istihdam edilmektedir.
Katılımcıların yüzde 11'i birinci basamakta, yüzde 64'ü devlet hastanelerinde, yüzde 23'ü de üniversite hastanelerinde çalışmaktadır. Diğer kurumlarda çalışan yüzde1.4 kadardır.
Katılımcıların mesleki ağırlığı yüzde 39.5 ile hemşireler ve yüzde22.4 ile profesyonel tıbbi personel ve tıbbi teknisyenlerdeydi.
Katılımcı profili, kadın ve genç ağırlıklıdır (2/3 kadın, 3/4 25-44 yaş).
Katılımcılar, yüksek eğitimlidir (3/4 lise üzeri eğitimli). 1/4'ünden fazlası sözleşmeli, 1/2'ye yakını 45 saatten fazla çalışmakta, 1/3 de 1500 TL/ay ve daha az ücret almaktaydı.
Araştırma Bulguları:
Soru |
Katılıyorum % |
Katılmıyorum% |
"Çalışma koşullarım giderek daha iyi hale getiriliyor ." |
12 |
82 |
"Çalışma koşullarım 5 sene öncesine göre kötüleşti ." |
62 |
25 |
"Çalışma koşullarım 10 sene öncesine göre kötüleşti ." |
55 |
24 |
"Çalışma koşullarım, 5 yılda çok değişmedi ." |
25 |
51 |
"Son değişiklikler, çalışma koşullarımı olumsuz etkiledi ." |
64 |
15 |
Çalışma koşullarının "daha iyi hale geldiği" belirlemesine, her 5 sağlık çalışanından 4'ü itiraz etmektedir. Son değişikliklerin, çalışma koşullarını olumsuz etkilediğini her 3 sağlık çalışanından 2'si ifade etmiştir.
Çalışma koşullarındaki değişimin süreç içindeki algılanışı ile ilgili ise, üç sonuç söz konusudur:
Çalışma koşullarının değişmediği saptamasına her 2 çalışandan biri itiraz ederken, son 5 yılda çalışma koşullarının kötüleştiğini her 3 çalışandan 2'si belirtmiştir. 10 sene öncesine kıyasla olumsuzluk olduğunu ifade edenlerin oranı da, yarıdan biraz fazla olmuştur (yüzde 55). Sonuç 2: Sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının kötüleşmesi ve bu kötüleşmenin süreç içinde belirginleşmesi, yüzde 50-80 arasında kabul görmektedir.
3. Çalışma süresi ve fazla mesai:
"Var olan çalışma süremden memnunum."
|
Kesinlikle katılıyorum |
Katılıyorum |
Fikrim yok |
Katılmıyorum |
Kesinlikle katılmıyorum |
% |
8,1 |
33,1 |
4,0 |
31,7 |
20,4 |
"fazla mesai sorunu benim için önemlidir ."
|
Kesinlikle katılıyorum |
Katılıyorum |
Fikrim yok |
Katılmıyorum |
Kesinlikle katılmıyorum |
% |
35,4 |
34,8 |
9,0 |
9,4 |
6,8 |
Çalışma süresinden memnun olmayanlar, her iki çalışandan biriyken, fazla mesaiyi sorun olarak ifade edenlerin oranı 7/10'dur. Çalışma süresinden memnun olmayanların, "vardiya şeklinde" çalışanlar ile "taşeron" olarak çalışanlar olduğunu düşünüyorum. Fazla mesainin daha fazla çalışan açısından sorun olarak nitelendirilmesi, aslında çalışma süresi ile ilgili problemin, ifade edilenden daha büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Sonuç 3: Çalışma süresi ile ilgili sorun, henüz sağlık çalışanlarının yaklaşık yarısı ile ilgili bir sorunken, fazla mesai üzerinden genişleme potansiyeli taşımaktadır.
Aldığı ücretten memnun olmayan her 5 çalışandan 4'üyken, her 10 çalışandan 7'si de 5 sene öncesine kıyasla daha az ücret aldığını belirtmiştir. Yaşamının en büyük zorluğu olarak, aldığı ücreti gösterenlerin oranı ise ¾'dür. Sonuç 4: Kamu sağlık çalışanlarının en önemli sorunlarından biri, ücret sorunudur.
Soru |
Katılıyorum % |
Katılmıyorum% |
"işimi kaybedebileceğimden korkuyorum." |
66 |
23 |
"bir yıl içinde işimi kaybetmeyi bekliyorum ." |
21 |
48 |
"önümüzdeki 5 yıl içinde işimi kaybetmeyi bekliyorum." |
39 |
33 |
"son bir yıl içinde işimin daha az güvenceli olmaya başladığına inanıyorum ." |
76 |
14 |
"en büyük korkum, işimi kaybetmek." |
57 |
29 |
Her 4 çalışandan 3'ünün işinin daha güvenceli hale geldiğini söylemesi, iş güvencesizliğinin potansiyel bir tehlikeden öte olduğunu göstermektedir. Her 3 çalışandan 2'sinin işini kaybedeceğinden korkması, yarıdan fazla (%57) çalışanın da en büyük korkusunun işini kaybetmek olması, sektörümüzdeki işini kaybetme tedirginliğinin geldiği boyutları göstermektedir. 5 yıl içinde işini kaybedeceğini bekleyenlerin, 1 yıl içinde işini kaybedeceğini ifade edenlerin iki misli görülmesi ise, şu anda daha az gibi algılanan tehdidin uzun dönemde büyüme seyri göstereceğine ilişkin korkunun bir ifadesi olarak yorumlanabilir.
Sonuç 6: Sektörümüzde işsizlik korkusu nesnel bir boyuta ulaşmış görünmektedir.
Yeni iş bulma ile ilgili sonuçlar ise şöyledir: İşini kaybettikten sonra "başka bir iş bulma olasılığının düşük" olduğunu ifade edenlerin oranı yüzde 55'ken, şimdiki işinden daha kötü iş bulabileceklerini söyleyenlerin oranı yüzde 60, daha az ücretle iş bulabileceklerini belirtenlerin oranı ise yüzde 61'dir. Sonuç 7: İşini kaybetme korkusu ile birlikte ele alınacak bir diğer korku, başka iş bulamama veya daha kötü koşullarda iş bulma korkusudur.
SONUÇ: Sağlıkta dönüşümün kamu sağlık çalışanlarına etkileri üzerine yapılan çalışmada, ulaşılan 2562 sağlık çalışanın verdiği yanıtlar doğrultusunda; sağlıkta dönüşümün sağlık çalışanlarının kendilerini diğer sektörlere kıyasla daha kötü koşullarda çalıştıkları algısı yarattığı, çalışma koşullarının kötüleşmesi, çalışma süresi ve fazla mesai sorunu yaşamaları, çok ciddi bir ücret sorunları olduğu, yeni ve sınırlı gibi görünmekle birlikte tam ve zamanında ücret alamamanın önemli bir sorun olmaya başladığı, en önemli sorunlar arasında işsizlik korkusunun hızla yükseldiği ve sağlıkta dönüşümün gelecekte koşulları daha da bozacağı saptamaları ile karşılaştık.
Sağlıkta dönüşümle yaratılan, sadece maddi ortamın ve fiziksel koşulların bozulması değildir. İnsani ortam bozulmuştur. Sağlık hizmeti verilmesinin koşulları yitilmeye başlanmıştır.
Müdahale edilmediği takdirde, durumun daha da kötüye gideceği, sağlık çalışanlarının çoğunluğunca kabul görmektedir. Müdahale edecek olan da, bizzat sağlık çalışanlarının kendisi ve onların örgütleridir. SES de, bu çalışmayı yaparak, bu iradenin sahiplerinden biri, hem de en önemlisi olacağını göstermiştir. (AS/EÖ)