*Fotoğraf: AA/Arşiv
Eğitim Reformu Girişimi, 2008'den bu yana hazırladığı Eğitim İzleme Raporlarının 2021'i kapsayan "Eğitim Ortamları" başlıklı ikinci dosyasını paylaştı.
"Eğitim İzleme Raporu 2021: Eğitim Ortamları" başlıklı dosya uzaktan eğitiminin gerçekleştiği ev ortamlarını ve dijital mecraları kapsıyor ve ortamların eğitime etkisini değerlendiriyor.
ERG YouTube kanalında gerçekleşen çevrimiçi etkinlikle duyurulan rapor, salgınla birlikte evin eğitim ortamına dönüşmesinin haneler arasındaki imkan farklılıklarının eğitime daha fazla yansımasına sebep olduğuna dikkat çekiyor:
Yoksulluk ve refah kaybının, salgının uzun döneme yayılacak etkilerinden olduğuna dikkat çeken Eğitim Reformu Girişimi, salgın sonrası düzenlenecek eğitim politikaları ve programlarının, öncelikle bu etkiler sonucunda eğitimden kopuş yaşayan çocukların takibi ve eğitime geri kazandırılmasını hedeflemesinin hayati önemine vurgu yapıyor.
Rapora göre, 2020-21 eğitim-öğretim yılında uzaktan ve yüz yüze eğitime geçiş ani ve kesintili bir süreç içinde gerçekleşti.
Raporda, UNESCO verilerine göre, 21 Eylül – 31 Mayıs 2021 tarihleri arasında hafta sonlarını ve tatil günlerini çıkarınca Türkiye'de okulların COVID-19 salgını nedeniyle 55 gün kapalı kaldığına dikkat çekiliyor:
"Türkiye, bu dönemde OECD ülkeleri arasında Meksika'dan sonra okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci ülke oldu. Türkiye'yi Polonya, Kolombiya ve İrlanda izledi. OECD üyeleri arasında okulları en uzun süre açık tutan ilk beş ülke sırasıyla ABD, Avustralya, İsveç, İzlanda ve Japonya."
Eğitim Reformu Girişimi, çocukların ebeveynlerinden bağımsız bir şekilde vakit geçirip bireyleşmelerine katkı sunan okulun ortadan kalkmasının, ebeveynlerin işe gitme, evden çalışma, hanede birden fazla kişinin bakımını üstlenme gibi farklılaşan koşulları düşünüldüğünde birçok stres unsurunu beraberinde getirebildiğini belirtiyor:
"Dünya genelinde yapılan farklı çalışmalar, salgın döneminde ebeveynlik stresinin arttığını, bakım ve gözetim kapasitesinin etkilendiğini ortaya koyuyor."
Not: Ebeveynlik stresi, bakımveren olmakla ilişkili, çocuk sahibi olmanın gerektirdiği görevlere karşı uyum sağlamaya dönük yaşadıkları fizyolojik ve psikolojik tepkilerden oluşan bir süreç olarak tanımlanıyor.
Raporda, Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi'nin yaptığı araştırmaya göre, 0-18 yaş grubu çocuk bulunan hanelerin yüzde 19,3'ünde salgın sürecinde çocukların şiddete maruz kaldığını aktaran Eğitim Reformu Girişimi, çocukların psikososyal desteklere erişiminin öneminin altını çiziyor:
"Okulların kapandığı salgın ve afet gibi durumlarda, ilgili politikalar, eğitimin devamlılığının sağlanmasının yanı sıra psikososyal desteklere erişim, çocuk koruma, hareket, oyun ve sosyalleşme gibi eğitimin hak temelli diğer nitelikleri de düşünülerek kurgulanmalı."
Salgın döneminde internet kullanımı sıklığında yüzde 70 artış yaşandığı bilgisine yer verilen raporda uzaktan eğitim sürecine ilişkin şu tespitler yer alıyor:
Salgın sürecinde sınıf ortamlarının niteliklerinin sosyal mesafe kurallarıyla birlikte yeniden gündeme geldiği belirtilen raporda, salgın koşullarına yönelik tedbirlerde dersliklerde bulunması gereken öğrenci sayısına ilişkin öneri bulunmadığı hatırlatılıyor:
"Okulların mekânsal kaynaklarının sosyal mesafe ve hijyen kurallarının uygulanmasına elverişli olmaması, uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitime geçiş kararlarını etkileyen faktörlerden biri olarak değerlendirilebilir."
Raporda, eğitim ortamlarının ve içinde bulundukları mikrosistemlerin, coğrafi koşullar göz önünde bulundurarak afete karşı hazırlanmasının önem taşıdığı belirtiliyor.
Eğitime yönelik üst politika metinlerinde doğrudan iklim krizine yönelik hedeflerin yer almadığını ve ihtiyaçların tanımlanmadığını ifade eden Eğitim Reformu Girişimi, "Eğitim sistemini iklim kriziyle entegre bir şekilde düşünmek, somut uygulama politikaları oluşturmak, eğitim ortamlarında sosyal ve mekânsal adaleti içeren, kapsayıcı ve bütüncül bir dayanıklılık mekanizması kurmak eğitim politikalarının öncelikli gündem maddelerinden biri olmalı" diyor. (KÖ)