* Fotoğraf: Telgraf
Göç ve mülteci hakları alanında çalışan kurumlar, Yunanistan sınırından geri itildikten sonra Edirne’de donarak hayatını kaybettikleri belirtilen 19 mülteci için Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu önünde açıklama yaptı.
Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) Eş Başkanı Kamile Kandal’ın okuduğu açıklamada, “Devletlerin evrensel hak ve özgürlükleri yok sayarak yürüttükleri mülteci düşmanı politikalar sonucu, mültecilerin göç yollarında ve sınırlarda yaşamlarını kaybediyorlar” denildi.
Kandal, İpsala’da yaşananların tekil olmadığını, Türkiye ve dünyanın pek çok yerinde mültecilerin sınırlarda şiddete maruz bırakılarak ölüme terk edildiğini ifade etti.
Küresel çapta yapılan ve Haziran 2021’de yayımlanan Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre, 82 milyonu aşkın insanın yerinden edildiğini ve bu rakamın her geçen gün arttığını belirten Kandal, sözlerine şöyle devam etti:
“Savaş, çatışma, siyasi baskı, işkence ve kötü muamele, yoksulluk gibi nedenlerle çoğu zaman yaşamlarını riske atarak göç etmek zorunda kalan insanlar göç ettikleri ülkelerde de nefretle, sömürüyle, hukuksuzluklarla ve yoksullukla baş etmeye çalışıyorlar ve yeniden göç yollarına düşmek zorunda bırakılıyorlar.
“Geçtiğimiz aylarda Meriç Nehri’nde önce Yunanistan unsurları tarafından Türkiye’ye geri itilen ve ardından Türkiye’de de kolluk kuvvetleri tarafından Meriç Nehri’ne atılan en az beş kişinin katledildiği olayda cinayet, kötü muamele ve işkence suçlarından bahisle açılan soruşturma etkin bir şekilde yürütülmediğinden takipsizlikle sonuçlandı, yani kapatıldı.
“Türkiye ve Avrupa Birliği arasında 2016’da imzalanan Geri Kabul Anlaşması ise mültecilerin hayatlarını devletlerarasında pazarlık aracı haline getirdiği gibi AKP’nin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’daki işgalci ve yayılmacı politikalarının gerekçesi haline de getiriyor. Güvensiz ve sağlıksız koşullarda uzun yollar giden mülteciler boğularak, açlıktan, salgın hastalıklardan ötürü veya iklim şartlarından/donarak hayatlarını kaybediyorlar.
“Bütün bunlar olurken uluslararası kamuoyuyla alay eder gibi Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye teşekkür ettiğini duyuyoruz ve Türkiye fütursuzca paranın tam olarak ödenmediğini söylüyor! Biz, bir çeşit devletlerarası insan ticaretine mahal veren Geri Kabul Anlaşması’nın iptalini talep ediyor, bu utanca son verilmesini istiyoruz.
“AKP iktidarı, mültecilere statü tanımayan ve nefretin odağı haline getiren, mültecileri idari gözetim tehdidi ve Geri Gönderme Merkezlerine mahkûm eden, insan kaçakçılarına caydırıcı cezalar vermeyen ve mültecileri sömüren sermaye gruplarına yol veren politika ve uygulamaları doğrudan ve dolaylı olarak mültecileri güvensiz göç yollarına mecbur bırakıyor. Sadece sınırlarda değil, Türkiye’de de mülteciler güvende değil!
“Türkiye’de siyasetçilerin, kimi zaman korku iklimini hâkim kılmak, kimi zamansa milliyetçi çevrelerden oy devşirmek için mültecileri hedef haline getirdiğini görüyoruz. Medya ise bu nefret söylemlerine ortak oluyor. Bu durum, ülkede yaşamaya çalışan mültecilere linç girişimleri, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve katliam olarak geri dönüyor.”
Dünyanın her yerinde mültecilerin insanca yaşama haklarının olduğunu söyleyen Kandal, hak savunucularının sivil toplum örgütlerinin işlenen suça ortak olmayacağını belirterek şu talepleri sıraladı:
Açıklamaya katılanlar arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul milletvekilleri Musa Piroğlu, Zeynel Özen, Züleyha Gülüm, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek ve İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de yer aldı.
Açıklamada imzası bulunan kurumlar şöyle:
Mülteci Dayanışma Platformu, HDK Göç ve Mülteciler Meclisi, Göç İzleme Derneği, ÖHD İstanbul Şubesi, İHD İstanbul Şubesi, Göçmen Dayanışma Ağı/Ankara, Kadın Zamanı Derneği, Halkların Köprüsü Derneği, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi, KESK Şubeler Platformu, Yaşam Hakları Derneği, Fatih Dayanışması, Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, Yeni Yaşam Derneği, Tarlabaşı Dayanışması, Yeşil Sol Parti, HDP Göçmen ve Mülteciler Komisyonu.
2 Şubat günü Edirne, İpsala’da Paşaköy köyü Mandakoru mevkisinde 12 mültecinin soğuktan donarak hayatını kaybettiği açıklanmış, bugün itibariyle ölü sayısı 19'a yükselmişti. Hayatını kaybedenlerin tamamının da yetişkin erkek olduğu açıklanmıştı.
Mültecilerin hayatını kaybettiklerini Twitter hesabından fotoğraflarını paylaşarak duyuran Bakan Soylu, “AB çaresiz, cılız ve insanlıktan yoksun. Yunan sınır birlikleri, mağdura cani, FETÖ'ye müşfik” demişti.
3 Şubat'ta Soylu’nun mültecilerin Yunanistan’dan geri itildiğine ilişkin iddialarına yanıt veren Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Notis Mittarakis, bu iddiaları "asılsız" olarak nitelendirdi. Mittarakis, "Bu trajik olay meslektaşım Sayın Süleyman Soylu tarafından propaganda amaçlı yayımlanmış olup, gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye'nin Yunanistan'ı suçlamak yerine göçmenlerle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeli ve bu tehlikeli yolculukları önlemek için çalışması gerekli" diye konuşmuştu.
Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile 18 Mart 2016’da imzaladığı ve 20 Mart 2016’da uygulamaya geçen anlaşma çerçevesinde, Türkiye’den Ege’yi geçerek Yunanistan’a giden mültecilerin geri gönderilmesini kabul etmişti. Türkiye’ye ise karşılığında maddi yardım, AB müzakerelerinin hızlanması ve vize muafiyeti teklif edilmişti.
6 milyar Euro'luk maddi yardımın tamamı yapıldı. Vize muafiyeti ise anlaşmanın Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması gibi şartları yerine getirilmediği için hayata geçmedi.
Anlaşma kapsamında Avrupa Komisyonu Haziran 2021'de 3 milyar Euro ilave bir fon daha açıkladı ve bunun 2021-2023 dönemini kapsayacağını kaydetti.
Mülteciler Derneği'nin verilerine göre bugün Türkiye'de toplam 3 milyon 736 bin Suriyeli var. Bu nüfusun yüzde 98,7'si şehirlerde yaşarken, yüzde 1,3'ü ise oluşturulan kamplarda hayatlarını sürdürüyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) raporları ise Türkiye'de 320 bin civarında da diğer ülkelerden mülteci yaşadığını aktarıyor.
(TP)