“2009 yılında Lambdaistanbul’un kapısından ilk girdiğim andan itibaren LGBTİ+ hareketi benim için, o güne kadar benden esirgenen her türlü anlayış ve şefkati bulabildiğim bir yer oldu. 16 yıl sonra aynı hislere sahibim. Çok sayıda mektup geliyor ve her mektupta paylaşılan hikâyeler, anılar; söyleşinin başında bahsettiğim onurlu bir yaşam sürme meselesini bir kez daha hatırlatıyor. Korku ve endişenin panzehiri tam da bu bence. Daha iyi, daha güzel bir dünya için attığımız her adımın birilerine değdiğini her daim kendimize hatırlatmak. Unutmayalım ki: Her temas iz bırakır ve iz bırakanlar unutulmaz.”
Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik İstanbul merkezli operasyonda 18 Şubat 2025’te Ankara’daki evine yapılan baskınla gözaltına alınan KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar, 21 Şubat’ta 6. Sulh Ceza Hakimliğince tutuklandı.
Yaklaşık iki aydır Silivri (Marmara) Cezaevi’nde bulunan gazeteci, hem tutuklanmasını hem de LGBTİ+ mücadelesine yönelik artan baskıları bianet’e değerlendirdi.

Tutuklanan gazeteci Yıldız Tar’dan dışarıya mesaj
Onur
Gözaltına alındığınız ve tutuklandığınız süreç nasıl geçti? Bu süreci ve LGBTİ+ hakları savunucusu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geldiler, aldılar, tutukladılar. Süreç bundan ibaret. Normal koşullar altında, insan hayatının bir değeri olduğu, hayatın bütün yönüyle anlam taşıdığının ve insan onuru kavramının içselleştirildiği bir ülkede yaşadıklarımız olağandışı olabilirdi. Ancak en fazla bir hafta gündem oldu, sonra yeni operasyonlar geldi. Onlar da birkaç hafta gündemde yer edindi. Bu döngü böylece sürdükçe, bu topraklarda yaşayan kimsenin anlamlı ve değerli bir hayat sürme imkânı kalmıyor. Bakın demokrasiden, insan haklarından filan bahsetmiyorum.
Herhangi bir kişinin gündelik hayatında bile anlam ve değer yitimine yol açan ve aslında tam da bunu hedefleyen bir iktidar sistematiği ile karşı karşıyayız uzun süredir. Ancak iktidar ne kadar çabalarsa çabalasın, bizlerden alamayacağı bir hakikat var: O da onur. Çeşitli baskı mekanizmaları ve siyasal şiddetle yaşamlarımızın anlam ve değerini kısıtlayabilir. Ancak onurlu bir yaşam sürmek, hiçbir iktidarın bizden alamayacağı, kendi kaderimizi tayin ederken yaptığımız seçimlerin bir neticesi.
Meseleyi bir zemin oturtunca, açıkçası geriye kalan meseleler sadece birer detay olarak kalıyor. Doğrudur, bu tutuklamayla gazeteciliğe de saldırılmış oldu. Doğrudur, tam da Aile Yılı ilân edilmiş ve LGBTİ+ düşmanı meşum bir yasa hazırlığı varken ülkedeki en köklü LGBTİ+ örgütünün çıkardığı internet gazetesi olan KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni’nin tutuklanması bir gözdağı ve önemli bir mesaj olabilir. Ancak bütün bunlar, LGBTİ+’ların hikâyelerini anlatacak, seslerine ses katacak insanlar kalmadığında başarıya ulaşabilir… Ve öylesi karanlık bir gün, hiçbir zaman gelmeyecek.
“Benim tutuklanmamla Kaos GL yıkılmaz”
Kaos GL, uzun yıllardır Türkiye’de LGBTİ+’ların sesi oldu. Sizce tutuklanmanız Kaos GL ve özelde sizin nezdinizde ne anlama geliyor?
Kolay olandan, benim nezdimde ne anlama geldiğinden başlayayım: Bol bol kitap okumak, dinlenmek ve yeni insanlarla tanışarak onların hikâyelerini dinlemek anlamına geliyor. Mesela geçenlerde bizim koğuştan tahliye olan çok genç bir arkadaş var. Eşinin hamile olduğunu tutuklanınca öğreniyor. İlk ultrason görüntüsü mektupla geldi. Müstakbel çocuklarına isim aradık uzunca süre. Aynı arkadaşın amcası da Silivri’de yatmış. Amcasının kitabı bizim koğuşta. Soyisimleri aynı, isimleri farklı. Türkiye’deki Kürt meselesinin kısa bir özeti. Aynı soyisimli birkaç kuşağın kitapları var buradaki kütüphanemizde.
Kaos GL nezdinde ise öğlen “Türk kahvesi!” diye bağıran bir kişinin bir süre ortalıkta olmaması anlamına geliyor. Kaos GL hem bir dernek hem de Kaos GL.org internet gazetesi olarak çok köklü ve deneyimli bir kurum. 2013’ten beri devam eden meslek hayatım boyunca büyük, küçük çok fazla basın kurumuna iş yaptım. Bazen serbest, bazen kadrolu çalıştım. Ancak bütün bunlar olurken Kaos GL.org her zaman hayatımda oldu. Ve habere, haberciliğe dair en çok şeyi Kaos GL.org’ta öğrendim. Haber değeri denen meselenin insana ve yaşama verilen değerle paralel olması gerektiğinden tutun, taşı sıkıp suyundan haber çıkarmaya kadar… Ve bu okul benim gibi çok fazla gazeteciye temas etti. Ne mutlu ki şimdi o isimler, yokluğumu aratmıyor. Velhasıl, “Muhteşem Yüzyıl” referansıyla söyleyeceksek; benim tutuklanmamla Kaos GL yıkılmaz! (gülümseme emojisi).

Tutuklu gazeteci Yıldız Tar’dan Silivri notları
Kaos GL Genel Yayın Yönetmenliği
Kaos GL Genel Yayın Yönetmeni olma görevinizi sürdürebiliyor muyuz? Sürdüyorsanız nasıl?
Vallahi çok şükür o kadar takıntılı ve kontrol düşkünü biri değilim (gülümseme emojisi). Şaka bir yana, sürdüremiyorum tabii ki. Ancak sürdürmeme gerek de yok. Bana kalırsa kurumsallaşabilmiş bir yayın, isimlerden bağımsız bir düzen oluşturabilirmiş bir yayın olmalı. Kaos GL’de de böylesi bir tecrübe var.
Ben içerideyken nöbetçi yayın yönetmenliğini üstlenen Karin Karakaşlı ve sitenin tüm yükünü omuzlayan genç ve başarılı gazeteci Oğulcan Özgenç sağ olsun, yayın yönetmenliğinin gündelik ve teknik yükleri olmadan, daha doğrusu cezaevinde bu yükleri düşünmeden rahat rahat yazıp çizebiliyorum. Bu yanıyla bence cezaevi, aktüel haberciliğin bir süre sonra tüketen temposu yerine daha derin düşünme ve fikir üretme imkânı da sağlayabiliyor.
Aile Yılı
İçeriden “Aile yılı” ile ilgili gelişmeleri nasıl takip ediyorsunuz?
TV kanallarından ve gazetelerden demek isterdim; ancak maalesef TV kanallarında gündem bile değil. Gazetelerde de boşluk doldurma haberleri var. Haliyle görüşlerden ve mektuplardan. Kaos GL.org’un bence büyük bir gazetecilik başarısına imza atarak açığa çıkardığı LGBTİ+ karşıtı yasa taslağı ve buna karşı LGBTİ+ örgütlerinin kampanyalarını ne TV kanallarında ne de gazetelerde görebildim.
Devlet, mahpusların haber alma hakkını kısıtlıyor. Ancak medya da sansasyona ve tekrara dayalı basmakalıp habercilikle cezaevinde kısıtlanan haber alma hakkını biraz daha kısıtlıyor. Bunu sadece iktidar medyası için de söylemiyorum maalesef. İktidara yakın TV kanalları ile ilgili bir not düşeceğim: TikTok ve Instagram Reels formatındaki peş peşe “tuhaf haberler” kuşaklarında her gün aynı videoları yayınladıklarını cezaevindekiler olarak fark ediyoruz. Lütfen algoritmalarını değiştirsinler, üç gün boyunca aynı kedinin itfaiye tarafından kurtarılmasını izlemekten sıkıldık.

KaosGL.org’dan, Yıldız Tar ile dayanışmak için gazetecilere çağrı
İmamoğlu protestoları ve Gezi
Bu baskı ortamında LGBTİ+ hareketin ve genel olarak muhalefetin dayanışma biçimlerinde, İmamoğlu protestoları ve tutuklamalarından sonra da, ne gibi dönüşümler gözlemliyorsunuz?
Malum sebeplerden dolayı, gözlem yapabilme imkânım sınırlı. Ancak meseleleri dayanışma zemininden başka bir zemine, kolektif bir siyasal ve toplumsal iradeye evriltmemiz gerektiği fikrindeyim. Dayanışma, dünyayı değiştirmek için iyi bir başlangıç. Ancak bu başlangıcın üzerine güçlü bir pratik ve kamusal alanda görünür ve işlevsel bir irade koymadıkça, içine kapalı gettolar ve birbirimizi eylediğimiz bir döngü yaratma tehlikesi de taşıyor. Skandal yaratacak bu görüşümü burada daha fazla açmayıp, herkesi Kaos GL dergisinin yeni çıkacak “Dayanışma” sayısını almaya davet ediyorum. Yetiştirirsem bol polemikli bir yazım da yer alacak.
Kaos GL Dergisi “Dayanışma” sayısı katkılarınızı bekliyor.
Diğer yandan, İmamoğlu protestolarını Gezi Direnişi ile mukayese eden bazı yazıları okuma imkânım oldu. Doğrudan gözlem şansım olmasa da, bu kıyaslamaların gerçekçi olmadığı fikrindeyim. Gezi, demokratik karar alma mekanizmalarının olduğu ve alana her gelen siyasal ve toplumsal özneyle birlikte genişleyen, toplumsal taleplerin kendilerine yer bulabildiği, sadece anlık protestolardan ibaret olmayıp bir tür komün denemelerinin ve ortak yaşam pratiklerinin olduğu tarihsel bir sıçrama anıydı. İmamoğlu protestoları ise CHP’nin “kitleyi” dinlediği; ancak merkezde yer aldığı, merkezi kararlarla yürütülen, ev sahibinin olduğu bir tepkiler zinciri olarak gözüküyor. Bu, az buz bir fark değil. Bu sözlerimden İmamoğlu protestolarını küçümsediğim anlamı çıkmasın. Ancak her halk hareketliliğini Gezi ile anmak, ezbere ve gerçek dışı bir refleks bana kalırsa.
LGBTİ+ hareketi açısından da Gezi’yi, bir hareket olarak yer alabildiği bir moment olarak tariflemek gerek. Ancak CHP’nin öncülüğü ve kontrolünde gelişen son protesto dalgasında, LGBTİ+ aktivistleri de alanda olsa da bunu hareket olarak alanda olma ve örgütlü bir siyasallaşma olarak okumak mümkün değil. İmamoğlu protestolarından bağımsız, LGBTİ+ hareketinin adım adım, kentsel olarak olmasa da, siyasal ve toplumsal olarak gettolara hapsedildiğini vurgulamamız lazım. Bu gettolaşma da hem hareket içinde hem de hareketin diğer siyasal ve toplumsal mücadelelerle ilişkilerinde esnekliğini kaybederek pratiksiz, söylemsel bir radikalizme düşmesine yol açabiliyor. Oysaki ilişkiler ve temaslarla karşılıklı öğrenebilme becerisi, LGBTİ+ hareketinin başarılarının arkasında yatan en önemli etmenlerden biriydi. Bunu geri kazanabilmek, kişi ve kurumların eşitlikçi bir yaklaşım benimseyebilmeleri için zaman ve zemin sağlamak, yargı değil özgürleşme mecrası olabilmek lazım yeniden. Nihayetinde o slogan hâlâ geçerli: LGBTİ+’ların özgürleşmesi, bütün bir toplumu özgürleştirecektir.
“Horladığım gerçeğiyle yüzleştim”
Tutuklanmamızla ilgili uluslararası ağların tepkisi nasıl oldu? Uluslararası basın ve insan hakları örgütlerinden nasıl bir destek ve tepki geldi?
Bu sorunun yanıtını ben bilmiyorum, sanırım okurlarınız daha iyi takip edebilmiştir. Ancak şunu söylemekle yetineyim: Kişisel olarak hiçbir zaman çetele tutan birisi olmadım. Kendi adıma da destek beklentim yok. Gazeteciliği temel hak ve özgürlükleri savunmak kâfi. Çünkü bizim tutuklanmamız, sebep değil sonuç. Temel hak ve özgürlüklerin, gazeteciliğin ayaklar altına alınmasını normalleştirmenin bir sonucu. Böyle anlarda destek ve tepkilerine sınır çekenler, devletin kriminalleştirme adımlarıyla gazeteciliğe çektiği sınırları tanıyanlar, kendi mevcudiyetlerini anlamsız ve değersizleştirme riskiyle karşı karşıya kalır.
Cezaevinde geçirdiğiniz süre boyunca karşılaştığınız en ağır ya da çarpıcı deneyim neydi?
Horladığım gerçeğiyle yüzleşmek. Bir diğeri de 42 kişilik koğuşta çoğunluğu oluşturan 18-25 yaş arası arkadaşların her öksürdüğümde “Yaş 35, yolun yarısı, dikkat et” şakalarıyla karşılaşmak. Cezaevi gerçekten yaşlandırıyormuş, 35 yaşın yaşlı sayıldığı bir mahpus profili var burada…
Sizin eklemek istediğiniz nedir?
2009 yılında Lambdaistanbul’un kapısından ilk girdiğim andan itibaren LGBTİ+ hareketi benim için o güne kadar benden esirgenen her türlü anlayış ve şefkati bulabildiğim bir yer oldu. 16 yıl sonra aynı hislere sahibim. Çok sayıda mektup geliyor ve her mektupta paylaşılan hikâyeler, anılar; söyleşinin başında bahsettiğim onurlu bir yaşam sürme meselesini bir kez daha hatırlatıyor. Korku ve endişenin panzehiri tam da bu bence. Daha iyi, daha güzel bir dünya için attığımız her adımın birilerine değdiğini her daim kendimize hatırlatmak. Unutmayalım ki: Her temas iz bırakır ve iz bırakanlar unutulmaz.
Yıldız Tar hakkında
Gazeteci.
ETHA ve Özgür Radyo’da muhabir, editör ve program sunucusu olarak çalıştı. Ceylan Yayınları’ndan çıkan "Yoldaş Ben İbneyim: Solun LGBT ile İmtihanı" kitabının yazarı. Kaos GL ve Pembe Hayat'ın çıkardığı "Dönmelere Doyamadık" ve “Translar Vardır” söyleşi kitaplarını hazırladı.
KaosGL.org internet gazetesinin genel yayın yönetmeni.
21 Şubat 2025 tarihinden beri Silivri (Marmara) Cezaevi'nde tutuklu.
(Lİ/TY)