Suriye’de haber takip ederken öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için Şişhane’de eylem yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan 10’u gazeteci 14 kişi bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya yargılananlar isimler avukatlarıyla beraber katıldı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) duruşmayı takip etti.
Kimler ne suçlamayla yargılanıyor?
‘Örgüt propagandası’ ve ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa muhalefet’: Gazeteciler Gülistan Dursun, Hayri Tunç, Yeni Yaşam gazetesi çalışanları Enes Sezgin, Osman Akın, Can Papila, Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Pınar Gayıp, Mücadele Birliği gazetesi muhabiri Serpil Ünal, siyasetçiler Hacı Ugiş, İmam Şenol
‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa muhalefet’: Gazeteciler Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Mahsun Sağlam ile Pelin Laçin, Yağmur Filiz
Duruşmada ilk olarak mahkeme heyeti, ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa muhalefet’ iddiasıyla yargılanan ‘Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Mahsun Sağlam, Pelin Laçin ve Yağmur Filiz’in dosyasında ‘yetkisizlik’ kararı verdi. Dosyanın ilgili asliye ceza mahkemesi gönderilmesi yönünde hüküm kurdu.
“Gazeteciliği savunduk”
Ardından yargılanan isimler söz almaya başladı. Can Papila, “Nazım ve Cihan’ın anmasına katıldık. Gözaltına alındığımız yerde uyarı yapılmadan müdahale edildi. Dağılacak bir alan da yoktu, süre de verilmedi. ‘Propaganda yaptınız’ deniyor ama kimin propagandasını yaptığımız belli değil. Bu nedenle beraatımı talep ediyorum” dedi.
Gülistan Dursun “Öldürülen iki gazeteciyi anmak anayasal hakkımızımdır. Eylem başlamadan darp edilerek, gözaltına alındık. Uyarı ablukaya alındıktan sonra yapıldı. Atılan sloganların bir suç teşkil etmediğini düşünüyorum” diye konuştu.
Hayri Tunç, “Dağılın çağrısı yapılmadı. Eylem alanına uzak bir alanda kimliğimiz alındı. Bize dağılacak alanda bırakılmadı. Ters kelepçe yapıldı. Küfür, hakaret edildi. Boynum sıkıldı” ifadelerini kullandı.
İmam Şenol, polisin kitlenin dağılmasına izin vermediğini söyleyerek, “Polis normalde herkesin duyacağı şekilde uyarı yapar. Ama burada tam tersi oldu. Herkesi orada tuttular. Resimleri polisler yere atıyordu, biz topladık. Biz Aleviler olarak kim olursa olsun, bir zulüm varsa karşısında dururuz” diye anlattı.
Enes Sezgin, “O gazeteciler savaş alanında haber takip yaparken katledildi. Gazeteciler, iktidarların dünya genelinde savaşlarda en önce hedef aldıkları kişiler olmuştur. Ukrayna, Rusya, Filistin’de çok sayıda gazeteci katledildi. Gazetecilerin hedef alınmasının nedeni haber yapmalarıdır. Nazım ve Cihan da böyle yapmıştır. Bu kişiler Türkiye’de de gazeteciydi. İktidar gazeteciler genel olarak baskılar. Türkiye gazetecilerin çalışmaları ‘terörize’ ediyor ve seslerini kısıyor. Ben gazetecilerin öldürülmemesi için bu açıklamaya katıldım. Burada katledilen gazeteciliktir. Bu yüzden orada bulunmam temel sorumluluğumdur. Gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz. Ortada bir suç yoktur. Uluslararası düzeyde bile Türkiye, gazeteciler açısından güvenilir olmayan ülkeler arasındadır” dedi.
Osman Akın gazeteci ve hak savunucusu kimliği ile eyleme katıldığını söyledi. Akın, “Eylem alanında olmadığım halde gelip kimliğimi aldılar. Geri verdikleri anda birden abluka oldu. Kolluğun şiddetine maruz kaldık” ifadelerini kullandı.
Pınar Gayıp “Biz kaldırımda bekliyorduk. Orada gözaltına alındık. Bir güvenlik koridoru açılmadı ve dakikalarca işkence ve cinsiyetçi küfürlerle gözaltına alındık. Dağılın anonsu filan olmadı. Nazım ve Cihan Rojava’da katledildiler. Yayınlanan araçlar üzerinde basın yazıyor. Türkiye’nin imza attığı Cenevre Sözleşmesi’nde gazetecilere ilişkin maddeler var. İsrail gazetecileri katletti. Eylem yaptık. Hiçbir şey olmadı, bunu tartışmak lazım. Bir gün boyunca hiçbir ihtiyacımız karşılanmadı. Hapishane girişinde çıplak aramaya maruz kaldık. Biz bunları dile getirdik. Bir kişi de res’en soruşturma başlatmadı. Bu ülkede gazeteciler iktidarın söylediğini yapmadığı için ‘terörist’ yapıldı. Tarikatlarin, çetelerin, Koza altın gibi şirketlerin haberini yapıyoruz ‘terörist’ ilan edildik. Yani yaptığımız her faaliyet suç ilan ediliyor. Gazetecilik suç değildir. Rojava’da da, Filistin’de dünyanın her yerinde gazeteciği savunacağız” diye konuştu.
Serpil Ünal da Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in gazeteci olduğunu ve bu nedenle onları savunduklarını belirtti. Ünal, “Eğer yargılanacak bir kişi var ise bu yasak kararlarını veren ve bu kararları uygulayanlardır. Propaganda yapılmış deniliyor. Ama neyin propagandası yaptığımız belli değil. ‘Özgür basın susturulamaz’, ‘Direne direne kazanacağız’ sloganları yasadışı değildir” dedi.
Mütala için ertelendi
Daha sonra müdafi avukatlar söz aldı ve iddianameye karşı savunma yaptı. Avukatlar suç unsurunun oluşmadığını belirterek beraat talep etti.
Ara kararını açıklayan mahkeme, dosyasında yetkisizlik kararı verilenler hariç, diğer yargılananlar hakkında mütalaanın hazırlanmasını istedi. Bir sonraki duruşma için de 27 Mayıs tarihini belirledi.
(HA)