İnsan hakları avukatlığından, insan hakları örgütleri yöneticiliğine, Demokratik Toplum Partisi'nden Halkların Demokratik Partisi'ne uzanan yolculuğunda ikinci kez Cumhurbaşkanı adayı.
Cumhurbaşkanı adayları arasında halka iletişimi sadece avukatları aracılığıyla attığı tweetler olan tek kişi, HDP’nin Edirne Cezaevi’nde tutuklu olan adayı Selahattin Demirtaş.
HDP İstanbul milletvekili. Avukat. İnsan hakları savunucusu. İHD, TİHV ve Af Örgütü yöneticiliklerinde bulundu. Demokratik Toplum Partisi (DBP) ile siyasete başladı. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve HDP Eş Başkanlığı görevlerinde bulundu.
4 Kasım 2016’da gözaltına alınarak tutuklandı. 16 Eylül 2017’den beri Twitter’dan paylaşımlarını sürdürüyor.
Erdoğan’ın "'Milletimiz 'tamam' derse kenara çekiliriz” açıklamasına Twitter’dan gelen T A M A M yanıtlarına katılması da “Ketılda arıza vardı, onun için geciktim. T A M A M” paylaşımıyla oldu.
Adaylık üzerine paylaşımlarının yanı sıra eşi Başak Demirtaş’a gönderdiği çiçekler de sayfasında ilk sırada.
Aile
1973'te Diyarbakır’da doğdu. Yedi çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu. Annesi Sadiye Demirtaş, babası Tahir Demirtaş işçi emeklisi, su tesisat dükkanı var.
9 Eylül Üniversitesi’nde iki yıl deniz işletmeciliği okudu. O sırada üniversite öğrencisi olan ağabeyi Nurettin Demirtaş tutuklandı, kendisi bir süre gözaltında kaldı ve okulu bırakarak Diyarbakır’a ailesinin yanına döndü.
Tekrar sınava girerek kazandığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 2014’te Yüksekovahaber’e verdiği röportajda “İzmir’de abim ve arkadaşlarımız tutuklandığında avukat bulmakta zorlanınca hukuk okuma isteğim arttı” diye anlattı.
"Gözümü onunla açtım" dediği öğretmen Başak Demirtaş ile evliler.
İki kızları var; Delal 15, Dılda 11 yaşında
Avukatlık
1998’de arkadaşlarıyla Diyarbakır’da hukuk bürosu açtı. İnsan hakları avukatlığı yaptı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Şube Başkanlığı görevlerini yürüttü. Dernek, Demirtaş’ın başkanlığı döneminde, faili meçhul cinayetlerin üzerine giden bir politika izledi.
Aynı dönemde, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Uluslararası Af Örgütü Diyarbakır Şubesi derneklerinin kurucuları arasında yer aldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi yöneticiliklerinde bulundu.
Milletvekilliği
2007 yılında Demokratik Toplum Partisi (DTP) ve Türkiye demokrasi güçlerinin ortak "Bin Umut Adayları" Diyarbakır listesinden 23. Dönem Milletvekili seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oluşturulan DTP grubuna katıldı, grup başkanvekilliğini üstlendi.
2009’da DTP’nin kapatılmasının ardından milletvekillerinin Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçişi sonrası toplanan olağanüstü kongrede Gültan Kışanak ile birlikte BDP Eşbaşkanlığına seçildi.
2011 Türkiye Genel Seçimleri’nde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun Hakkari adayı olarak 24. Dönem Milletvekili seçildi.
Ateşkes ve barış sürecinde BDP Eş Genel Başkanlığı görevine etti. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı görevindeyken, BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte İmralı heyetinde yer aldı.
HDP
22 Haziran 2014’te, Figen Yüksekdağ ile birlikte Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Eş Genel Başkanı seçildi.
2014’teki Cumhurbaşkanlığı adaylığı
Demirtaş, cumhurbaşkanının ilk kez seçimle belirleneceği 10 Ağustos 2014’te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP adayı oldu. Diğer adaylar AKP’den Recep Tayyip Erdoğan ve CHP’den Ekmelettin İhsanoğlu’ydı.
Demirtaş’ın kampanyasının adı “Yeni Yaşam Çağrısı”ydı. Şişli Kent Kültür Merkezi’nde yapılan adaylık açıklamasında yanında eşi Başak Demirtaş, diğer yanında ise Rakel Dink vardı. Yaşar Kemal ve Adalet Ağaoğlu destek mesajı gönderdi.
"Gazeteciler sorularını rahatlıkla sorabilirler. Kimseyi azarlamayacağız" diyerek salonda bulunan gazetecilerin ve köşe yazarlarının sorularını yanıtladı. Demirtaş’ın adaylığıyla Türkiye tarihinde ilk kez bir cumhurbaşkanı adayı seçim kampanyasında LGBTİ’lere yer vermiş oldu.
Yine gazetecilerin “Bağlamadan başka bir şey çalamıyor musunuz?” sorusu üzerine verdiği “Başka enstrümanlar çalabiliyorum. Ama halkın umutlarını, parasını, geleceğini çalmıyorum” yanıtı “Bağlamadan başka bir şey çalmıyor” sloganına dönüştü.
Erdoğan’ın kazandığı seçimlerde oyların yüzde 9.8’ini aldı. İlk açıklaması “Yarından başlayarak partimizi büyük bir kitle partisi haline getirmek en büyük hedefimiz olacak. Bu seçim sıradan bir seçim değildi. Çok büyük dezavantajlarla adil olmayan, eşit olmayan bir yarışta büyük zorluklarla halka bu mesajları vermeye çalıştık. Bir tarafta devletin bütün imkânlarını fütursuzca kullanan, ayrıştırıcı, kimlikleri, mezhepleri meydanlarda yuhalattıran bir aday, bir tarafta ilkelerle hareket eden bir çizgi vardı. Bu çizgi Türkiye’nin her yerinden oy almıştır, destek almıştır.” oldu.
7 Haziran seçimleri
7 Haziran 2015’teki milletvekili seçimlerine HDP ilk kez parti olarak katıldı. Figen Yüksekdağ ile birlikte katıldıkları “Büyük insanlık” başlıklı seçim bildirgesinin tanıtımında “Bu topraklarda büyük bir zenginlik üzerinde oturan yoksullar olmaktan bıktık artık. Bizler çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı yapımızla ve farklılıklarımızla horlanmaktan, ötekileştirmekten usandık çünkü. Her gün silah sesi, gaz, cop, panzer, toma görmekten bıktık usandık. Birbirimizden, devletten, hükümetten korkmadan, birbirimize güvenerek inanarak barış içinde yaşamak istiyoruz” dedi.
7 Haziran seçim kampanyası, Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından dile getirdiği “HDP’yi kitle partisi haline getirmek hedefi”nin somut yansıması oldu.
Tarihin en kısa grup toplantısını düzenleyeceğini söyleyerek çıktığı kürsüde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben söylediği “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesi seçimin sloganı oldu.
“Bağlamadan başka bir şey çalmıyor” sloganı da devam etti. seçim şarkısı olan "Bizler HDP, Biz'ler Meclise"de, CNNTürk’te katıldığı Ahmet Hakan’ın programında bağlamasıylaydı. Hozan Diyar’la yaptığı düette “Kara çaldılar beyaza, çalıp durdular namaza; Yıkılacaklar bu yaza bu yüzden vururlar saza; Çarpılacaklar bu yaza bu yüzden vururlar saza…” dedi.
İlk kez seçim kampanyasında LGBTİ’lere yer veren cumhurbaşkanı adayıyken HDP, LGBTİ adaylarla seçime katıldı.
Kampanya devam ederken HDP stant ve binalarına saldırılar gerçekleşti. Seçime on gün kala HDP, 114 yerde seçim bürosu ve standının saldırıya uğradığını açıkladı.
Gençlerle üniversitelerde bir araya geldi. Kadıköy’de Yoğurtçu Parkı’nda düzenlenen Halkların Demokratik Festivali’nde, gençlere oylara sahip çıkma ve HDP'ye oy vermek için “mümkünse eski sevgilileri” de ikna etme çağrısı yaptı.
Başak Demirtaş’la katıldığı Mizahçılarla buluşmasında gelen ‘Eski sevgilinizi de ikna edin’ dediniz. Siz eski sevgilinizi aradınız mı?” sorusuna yanıtı ise “Var mı diye sorun bence. Ben gözümü Başak’la açtım. Siz arayın dedim” oldu.
Mayıs ayı sonunda Şırnak'da Kozlu köyünde HDP'lilerle HÜDA-PAR'lılar arasında yaşanan kavgada iki kişinin hayatını kaybetmesi üzerine "Halkımızı bu konuda dikkatli olaya davet ediyorum. Koltuklar, makam hiçbir zaman insan canından daha kıymetli değil" dedi.
Seçim kampanyasının 5 Haziran’da Diyarbakır’da gerçekleşen son mitinginde patlayan bombanın ardından partisinin Diyarbakır il binası önünde toplanma çağrısı yaptı ve "Büyük bir kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz, sakın ola öfkenize yenilmeyin. Biz kazanacağız, barış kazanacak. Metanetinizi kutluyorum" diye seslendi.
Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaşanan patlamanın ardından Demirtaş’a ulaşamadığını açıklamasına ise “Önemli olan bana ulaşmaları değil. Orada katliama uğrayan bir halk var arasınlar onlardan özür dilesinler, üzüntülerini dile getirsinler” yanıtı verdi.
“İki küçük kızım da dahil olmak üzere yüzlerce çocuğun orada ölmek üzere olduğunu gördüm. Bebek arabasındaki bebeklerin… Ben çıktım sağduyu açıklaması yaptım. Yaralı, ölü bilgisi vermedim paniği büyütmemek için.
"Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Eskişehir’de mitingde konuşuyor ve yine bize saldırıyor. Ne bir başsağlığı ne bir geçmiş olsun ne bir üzüntü beyanı var. Ülkenin Cumhurbaşkanı bir saat Eskişehir mitinginde konuştu. Bu vahşi katliama, saldırıya dair tek cümle etmedi. Dolayısıyla kendileri bana ulaşmaya çalışmış olabilir ama önemli olan bana ulaşmaları değil. Orada katliama uğrayan bir halk var arasınlar onlardan özür dilesinler, üzüntülerini dile getirsinler. Buyursun Diyarbakır’a gitsinler."
7 Haziran seçimlerinde Demirtaş, 80 HDP'li vekil ile Meclis’e girdi. Demirtaş, aynı akşam Yüksekdağ ile yaptıkları basın toplantısında "Seçim kampanaysı boyunca meydanlarda ne dediysek arkasındayız. Ne söz verdiysek arkasındayız. Artık HDP gerçek bir Türkiye partisidir. Türkiye HDP'dir, HDP Türkiye'dir" dedi.
Seçim sonuçlarının Bakırköy’de gerçekleşen kutlamasında Demirtaş, “Koalisyonlardan Türkiye’nin korkmaması lazım. Toplum kendi içinde bir arada ittifakla mücadele ediyorsa, devlet de böyle yönetilebilir” dedi.
Tekrar seçim ve tutukluluk
7 Haziran’ın ardından gelen ve “tekrar seçim” olarak nitelenen 1 Kasım seçimlerinde 26. Dönem milletvekili olarak Meclis'te kaldı.
20 Mayıs 2016’da hakkında fezleke bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle Demirtaş hakkındaki 90’dan fazla dosya da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Hakkında iki kez müebbet ve 486 yıl hapis cezası isteniyor.
4 Kasım 2016 Demokratik Toplum Kongresi (DTK), KCK ve 6-8 Ekim eylemlerine yönelik soruşturmalar kapsamında ifade vermeye gitmedikleri iddiasıyla 12 HDP’li vekille birlikte gözaltına alınarak tutuklandı.
Tutuklu olduğu dava kapsamında ilk kez 14 Şubat 2016’da hakim karşısına çıktı. Duruşmalardaki savunmalarında çözüm sürecinden HDP’nin kuruluşuna bir çok konuya değiniyor.
Cezaevinde çizdiği resimleri partisi paylaştı, yine cezaevinde yazdığı öykü kitabı "Seher" 14 Eylül'de Dipnot Yayınları'ndan çıktı. Demirtaş'ın kitapla ilgili Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklama şöyle:
“Öykü kitabıma gösterilen ilgi ve dayanışmadan dolayı herkese çok teşekkür ediyorum. Bu kitap, aslında hepimizin mücadele içerisinde birlikte yazdığı bir kitaptır.
"Dayanışmanızın ve ilginizin şahsımdan çok demokratik değerlere yönelik olduğunu da biliyorum. Bu yönüyle çok anlamlı ve değerli buluyorum.
"Ayrıca kitabın gelirini de çocukların, gençlerin eğitim süreçlerini desteklemek için kullanacağız. Bêkes dahil tabi ki.”
Adaylık
1- Hepimize hayırlı olsun. Adalet için, özgürlük için, barış için, demokrasi için, birlikte daha huzurlu bir yaşam için hep birlikte HDP’de buluşalım. Haydi görev başına!
Adaylığının açıklanmasının ardından tutuklu olduğu cezaevinden gönderdiği mesajda "Bu kısa seçim kampanyasında herkes ama herkes aktif bir seçim çalışması içinde olmalıdır. Ben de buradan, küçük imkanlarla size destek olmaya çalışacağım. Göreceksiniz, 24 Haziran seçimlerinin en güzel sürprizi biz olacağız” dedi. (BK)
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), dün (9 Nisan) Strasbourg’da yapılan acil prosedür görüşmesi sonrasında, Türkiye’deki gelişmeleri özel olarak gündemine aldı.
Meclis, 23 Mart’ta tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “derhal serbest bırakılmasını” istedi.
AKPM, aynı zamanda İmamoğlu’na yönelik “tüm asılsız suçlamaların düşürülmesi”ni ve İstanbul Üniversitesi’nin diploma iptal kararının geri alınmasını talep etti.
AKPM’nin kabul ettiği çözüm, Türkiye’nin izlenmesiyle ilgili raporları hazırlayan Stefan Schennach ve Lord David Blencathra’nın önerilerine dayanıyor. Karar tasarısında, İmamoğlu’nun tutuklanmasının ve hakkındaki soruşturmanın, üniversite diplomasının iptalinin, cumhurbaşkanlığına aday olmasını engellediği vurgulanıyor. Tasarıda, bu kararların politik saiklerle verildiği ve muhalefeti sindirmeye, eylemlerini engellemeye, çoğulculuğu baskılamaya ve ifade özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir girişim olduğu ifade edildi.
Oturumun ardından yapılan oylamada, karar 8’e karşı 90 oyla kabul edildi. İki parlamenter ise çekimser kaldı.
AKPM ayrıca, “göstericilere yönelik keyfi gözaltı ve tutuklamalara” ve İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından protestolar sırasında “güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanmasına” şiddetli bir şekilde karşı çıktığını belirtti. Meclis, barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarının yalnızca “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen belirli koşullar altında kısıtlanabileceğini” ve bu kısıtlamaların yasayla belirlenmiş olması gerektiğini hatırlattı.
“Demokratik değerlerde gerileme ve halkın iradesine karşı” olarak nitelendirilen “endişe verici gelişmeler” karşısında, AKPM, Türkiyeli yetkililerden, ifade ve toplanma özgürlüğü ile diğer insan haklarına saygı göstermelerini, protestoculara karşı şiddet kullanımını durdurmalarını, gözaltına alınanları ve protestoları haberleştiren gazetecileri serbest bırakmalarını talep etti. Meclis, gazetecilerin halka gerekli bilgileri sunmasına olanak tanınması ve gözaltına alınanlar için adil yargılama yapılması gerektiğini de vurguladı.
Kavala, Demirtaş ve Yüksekdağ kararları
AKPM, son olarak Türkiyeli yetkililere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile diğer davalardaki kararları “derhal uygulamaları” ve “politik gerekçelerle tutuklanan aktivistlerin ve/veya siyasetçilerin serbest bırakılmasını” ve “yargı bağımsızlığını tam olarak garanti altına almak için yargı sisteminin kapsamlı bir reformunu gerçekleştirmelerini” tavsiye etti.
Öte yandan, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgütüne kendini feshetme çağrısının yapıldığı 27 Şubat tarihli “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” da belgede yer aldı. Öcalan’ın çağrısından olumlu bir şekilde bahsedilen raporda, “Bu çerçevede AKPM, İmamoğlu’nun tutuklanması ve bunu çevreleyen endişe verici olaylar karşısında daha da büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır,” ifadeleri yer aldı.
Zaman kısıtlaması nedeniyle oturumda söz alan parlamenter sayısı sınırlı kaldı. Katılımcıların çoğu kararı destekledi; ancak AKP milletvekilleri Seda Gören Bölük ve Meryem Göka, karar aleyhine görüş belirtti. AKPM’de Türkiye’yi temsil eden bazı AKP ve MHP üyeleri, taslak belgede değişiklik yapılması amacıyla 12 önerge sundu.
Türkiye, 2017’den itibaren Avrupa Konseyi’nin denetim sürecinde. Bu süreç, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularında eksiklikleri bulunan ülkelere uygulanıyor.
Türkiye, 1996-2004 yıllarında da bu süreçten geçmişti; ancak AB üyeliği için reformlarla süreci sona erdirmişti. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası, Türkiye koşulları yerine getirmediği için denetim süreci tekrar başlatıldı.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi tarafından belirlenen şartları yerine getirmediği sürece denetimden çıkma ihtimali yok.
Türkiye’nin iktidar ve muhalefetten 18 milletvekiliyle temsil edildiği AKPM’de üye ülkelerin meclislerinden seçilen 306 üye var.
Avrupa Parlamentosu: Türkiye’nin AB’ye katılım süreci askıda kalmalı
Raportör Nacho Sánchez Amor: “Türkiye, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması gibi adımlarla otoriterliğe ne kadar yaklaşırsa, AB üyeliğinden de o kadar uzaklaşır.”
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyeleri, “Türkiye toplumunun geniş kesimlerinde güçlü bir demokratik ve Avrupa yanlısı irade bulunsa da, mevcut koşullar altında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım sürecinin yeniden başlatılamayacağını” ifade etti.
Avrupa Parlamentosu’nun resmî sitesinde yer alan habere göre, 48 lehte, 3 aleyhte ve 23 çekimser oyla dün (9 Nisan) kabul edilen raporda, Türkiye hükümetinin mevcut temel demokratik eksiklikleri gidermek için gerekli adımları atmadığı vurgulandı.
Rapor, AB içerisinde Türkiye ile ilişkilerde katılım sürecinin yerini alabilecek “farklı bir çerçeveye” yönelme eğiliminin arttığına da dikkat çekiyor.
“AB üyelik kriterleri pazarlık konusu olamaz”
Demokratik standartlardaki kötüye gidiş ve muhalefete yönelik sistematik baskı nedeniyle derin kaygı duyduklarını belirten milletvekilleri, muhalefet partilerinin ve üyelerinin hedef alınmasını kınadı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun 23 Mart’ta tutuklanması ve görevden alınması da bu kapsamda değerlendirildi. Üyeler, bu hamlenin, yaklaşan seçimlerde meşru bir rakibin aday olmasını engellemeye yönelik siyasi bir müdahale olduğunu ve Türkiye’yi otoriter bir yönetime daha da yaklaştırdığını belirtti.
Milletvekilleri, ifade ve toplanma özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere yönelik ciddi kısıtlamalara son verilmesi çağrısında bulundu.
Raporda, AB üyeliğinin demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, azınlıkların korunması, uluslararası hukuka bağlılık ve AB’nin ortak dış ve güvenlik politikalarıyla uyum gibi temel kriterlere bağlı olduğu vurgulandı. Bu ilkelerin, stratejik ya da jeopolitik gerekçelerle pazarlık konusu yapılamayacak mutlak koşullar olduğu belirtildi.
Raportör Nacho Sánchez Amor’un açıklaması
Türkiye’nin NATO üyesi, stratejik ortak ve AB ile güvenlik, ticaret, ekonomi ve göç alanlarında yakın ilişkilere sahip bir ülke olduğunu belirten milletvekilleri, bu çerçevede yapıcı bir diyalog sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
AB ile Türkiye arasında iklim kriziyle mücadele, enerji güvenliği, “terörle mücadele”de işbirliği ve bölgesel istikrar gibi karşılıklı stratejik çıkar alanlarında daha yakın, dinamik ve stratejik bir ortaklık geliştirilmesi çağrısında bulunuldu.
Raporun hazırlayıcısı Nacho Sánchez Amor, şöyle konuştu:
“Türkiyeli yetkililerden sık sık AB üyeliğine bağlılıklarını ve sürecin jeopolitik gerekçelerle yeniden canlandırılması gerektiğini duyuyoruz. Ancak meseleyi yanlış anlıyorlar. Üyelik demokrasiyle ilgilidir. Türkiye, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması gibi adımlarla otoriterliğe ne kadar yaklaşırsa, AB üyeliğinden de o kadar uzaklaşır.” (TY)