Cumhurbaşkanlığı Adalar'da imar yetkisini neden belediyeden aldı?
Cumhurbaşkanlığı kararının ikinci ve üçüncü maddeleri de, meselenin Marmara’yı korumak değil, çok önce verilmiş bir talimatı “koruma” gerekçesiyle yürürlüğe koymak olduğunu da gösteriyor.
5 Kasım 2021 tarihinde Marmara Denizi, kıyı kenar çizgisinin içinde kalan bütün adaları ve bir yarım adası ile birlikte Özel Çevre Koruma Alanı ilan edildi.
Yedi ilin üç ilçesinin belediyeleri (Prens Adaları, Erdek ve Marmara ilçeleri) bu kararla kendi ilçe sınırları içindeki imar yetkilerini Özel Çevre Koruma Kurumu’na (ÖÇKK) devredecekler.
Bu ilçelerin bağlı bulundukları büyük şehir belediyelerinin plan yetkileri de ellerinden alınmış oldu.
2021 yılında Marmara Denizi’nde müsilaj (salya) ile görünür olan bir çevre felaketi yaşandı. 1999'da da bu bölge insanları, deprem felaketi ile sarsılmışlardı.
Yöneticiler deprem felaketinden bir ucube imar faaliyeti yarattılar, adına da “kentsel dönüşüm” dediler. Kentler dönüştü, daha fazla betonlaştı. Felaket birilerine rant oldu.
Müsilaj ise, yılların ihmali ile ölmekte olan Marmara denizinin gözyaşlarıydı.
Bu gözyaşlarının nedeni ise, kapalı, bilime kulak asmayan ve hiçbir zaman sahip olunamayacak kadar büyük servetleri doğal kaynakları yok ederek edinmeyi kendilerine hak gören akıldışı bir güç hırsının hakim olduğu yönetim biçimiydi.
Depremden üretilen imar rantını çevre felaketine dönüştürüp ve bundan da tekrar imar rantı üretmek, Con Ahmet’in devir daim makinası gibi.
"Koruma" 2019'dan
Adalar’da imar yetkisini İstanbul Büyükçehir Belediyesi (İBB) ve yerel belediyeden alıp doğrudan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanacağına ilişkin hazırlıklar yeni değil.
2019 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bir heyet aralıklarla Adalar’ı ziyaret etti.
Adalar’ın doğal ve tarihi değerlerini kayıt altına almak için çalıştıklarını söylüyorlardı ama asıl amacın Adalar’ın Özel Koruma Bölgesi ilan edilmesi için rapor hazırlamakta olduklarını da gizlememekteydiler.
Adalar ÖÇKB içine alınırsa, imar ve planlama yetkisi de bakanlığa taşınmış olacaktı. Ama böyle bir karar için ikna edici bir gerekçe de bulunmamaktaydı.
Niyete dönük ilk uygulamayı, Adalar’ın ayrılmaz parçaları olan Yassıada ve Sivriada’da plan yetkisini, dönemin Başbakanlık kararıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na aktarılmasıyla gerçekleştirmişlerdi.
Sonuçta Yassıada’da örneği görülen bir imar felaketi ortaya çıkmıştı. Henüz müsilaj diye bir görünür dert yoktu. Marmara’nın korunması diye bir “kaygı” da bulunmuyordu.
Müsilaj "fırsatı"
Müsilajla görünür olan sorun, şimdi fırsata dönüşmüş oluyor. 5 Kasım tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi”nden bunu anlıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı kararının ikinci ve üçüncü maddeleri de, meselenin Marmara’yı korumak değil, çok önce verilmiş bir talimatı “koruma” gerekçesiyle yürürlüğe koymak olduğunu da gösteriyor:
“İstanbul ili Adalar ilçesi (Prens Adaları) ile Balıkesir ili Erdek ve Marmara ilçeleri sınırlarındaki mevcut her ölçekteki plan, plan kararları ve projeler konusunda mezkür KHK hükümlerine göre yapılacak değerlendirme sonuçlanıncaya kadar herhangi bir uygulama yapılamaz... Planlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanır ve onaylanır...”
Bu kadar...
Kararda kirleticiler ile ilgili tek söz yok. Mesela Ergene havzasının adı bile geçmiyor.
Sorular
Müsilajın, verilmiş bir kararı uygulamak için fırsata dönüştürülmüş olmasını düşündürecek, yanıtlanmayı bekleyen çok soru var ne yazık ki...
Bu çevre felaketi ile mücadele edilecekse neden bu kutsal ve ulvi koruma amacının içine denizin ortasında olan (İstanbul Adaları ve Marmara Takım Adaları) veya denize incecik bir geçiş ile bağlı (Kapıdağ Yarımadası) kara parçası ve onların üzerlerindeki son derece değerli kentsel sitler dahil edilmiştir?
Bu imar alanlarını yerel belediyeler, büyükşehir belediyeleri, bölge koruma kurullarından daha iyi koruyacak bir üst otoriteye neden ihtiyaç olsun?
Tam yetkili bir kurum bu işi nasıl yapacak?
Bu planlar tamamen kapalı ihalelerle mi hazırlatılacak?
Bölgede yaşayanların planlama sürecine katılımı nasıl sağlanacak?
Bugüne kadar yaşanan örnekler insanın kafası karıştırmaya yetiyor. Bunlara iyi niyetli cevaplar bulmayı ummak hakikaten zor.
ÖÇKK ne yapacak?
Söz konusu kurum:
• Bölge ile ilgili imar planlarının var olanlarını revize edecek, olmayan imar planlarını yapacak,
• Alanda yer alan Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler kuruma tahsis edilebilecek,
• Bu yerlerin kiralanması, kullanma izni verilmesi işletilmesi, işlettirilmesi ve diğer tasarruf haklarına kurum sahip olacak,
• Alanda daha önce yapılmış tahsisler yeniden değerlendirilebilecek,
• Kıyılarda restoran, kafeterya, büfe , plaj, satış yeri ofis, iskele, yat ikmal, vb gibi tesisler için inşaat ve işletme izni verebilecek,
Bunlar gibi alanın doğal, kentsel ve sosyal yapısına müdahale edebilecek tek yetkili bir kurum.
Yerelden yönetim devredilmez bir hak
Yerel yönetim toplumun hakkıdır. Seçilmiş belediyelerin yetki alanlarını ve otoritelerini ortadan kaldıran bir üst kurum olmamalıdır ve olamaz.
Anayasa, madde 127- Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Toplumun yerel yönetim hakkından mahrum edilmesi Anayasa’ya aykırı değil midir?
Mahalli idarelerin idare organlarının ve üyelerinin hakkında kovuşturma açılabilir, görevden alınabilirler. Fakat belediyeler kurum olarak yetkisizleştirilemez.
Anayasa Madde 127- Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
Cumhurbaşkanı Kararı'naitiraz mümkün mü?
Marmara için verilen bu Cumhurbaşkanı Kararı'nı yargıya taşıyacak bir yasal düzenleme var mı bilmiyorum?
Sanırım yok, olsa da bugünkü kuvvetler birliği rejimi buna zaten müsaade etmeyecektir.
Belki bundan sonra bu alanlar için yapılacak olan kabul edemeyeceğimiz planlara ve plan kararlarına ancak idare mahkemelerinde itiraz etmek mümkün olabilecek.
Adalar KANİP ve Adalar KAUİP hazırlıkları çöp oldu
İBB tarafından tamamlanan ve meclise sunulmak üzere olan plan şu anda çöp oldu. Bunun arkasından gene İBB nin desteği ile hızlı bir şekilde hazırlanması planlanmış olan 1/1000 Adalar Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı da hayal oldu.
Üstelik bu çalışmalara Adalar halkının katılımını sağlamak için hataları ile sevapları ile çok gayretli bir planlama ekibi 2 yıl çalıştı. Büyük bir heba ve görev zararı.
Çok üzgünüm.
Marmara’yı kirleten nedenler ortadayken bu güzelim kentsel sitlere göz dikmek ve bunları da aynı torbaya atmak yıllardır yapılan torbacılık geleneğinin devamı.
Umarız ülkemizin insanları bu antidemokratik, bölgenin yaşayanlarını hiçe sayan, dolayısı ile çevreyi de hiçe sayan bu keyfi yönetim anlayışını en kısa zamanda çöpe atar. Tek umudumuz bu.
ÖÇKB nedir?
Çevre Kanunu'nun 9. maddesinin d. fıkrası şunu söyler:
"d) Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanlarını, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların gelecek kuşaklara ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plân ve projelerin hangi bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir."
Türkiye Birleşmiş Milletler Çevre Programı kapsamında 1976 yılında taraf ülke oldu. Bu uluslararası anlaşmaya göre taraflar "özel koruma alanları kurmaya ve bu alanları korumaya ve uygun durumlarda en kısa sürede bu alanları restore (doğal ve tarihi değer alanları) etmeye yönelik çaba göstermeyi kabul ettiler.
Çevre Kanunu'nda yer alan Madde 9/d fıkrası da bu anlaşmanın bu mevzuata yansıması sonucu oluştu. Çevre koruma alanı olmanın gereği tabii ki çevrenin korunmasıydı, bilmiyorum diğer taraf ülkeler bu konuda neler yaptılar.
Merak ediyorum.
Tabi yukardaki maddede yer alan "Cumhurbaşkanı" ifadesinin yerinde o zamanlar "bakanlar kurulu" ifadesi vardır. Bu kararı verecek olan en azından kabine idi, tek bir kişi değildi.
Bir bölge ÖÇKB neden ilan edilir? Yukardaki kanun maddesinde açık olarak yazıldığı gibi o bölgenin:
• Ülke ve dünya ölçeğinde olması,
• Ekolojik önemi olması,
• Bölgenin duyarlı toprak ve su alanlarında bozulmalara duyarlılığı,
• Biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların,
• Ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların korunması... için.
Yukarıda ilk dört madde doğal çevreyi ilgilendiriyor.
Beşinci maddede sözü edilen kültürel kaynaklar muğlak bir deyimdir. Herhangi bir kültürel varlıktan, kentsel sitten söz edilmiyor.
Bu muğlaklık sayesinde ÖÇKB için yapılması gereken ve esas olarak bölgenin doğal çevre duyarlılıklarını korumak için üretilmesi gereken imar planlarının kentsel sitleri ilgilendiren imar planları ile ilişkilendirilmesi kolaylaşmaktadır. Marmara Bölgesi için verilen bu kararda bu bakış şeklinin hakim olduğunu net olarak görüyoruz. (AE/APK)
Mimar. Adalar Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. Adalar Kent Konseyi’nde çeşitli çalışma gruplarında aktif çalışıyor. Adalar’ın Korunması ve Unesco Dünya Miras Listesine girmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Çeşitli...
Mimar. Adalar Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. Adalar Kent Konseyi’nde çeşitli çalışma gruplarında aktif çalışıyor. Adalar’ın Korunması ve Unesco Dünya Miras Listesine girmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Çeşitli sivil toplum örgütlerinde gönüllü çalışıyor. Lisans üstü tezi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü Tez konusu: Muğla Sivil Mimarisi (1983)
*Şehremini Anadolu Lisesi mezunları, okul önünde açıklama yapıyor. (Fotoğraf: Ali Dinç/bianet)
İstanbul Fatih ilçesindeki Şehremini Anadolu Lisesi öğrencileri, öğretmenlerinin görevden alınmasını protesto etti.
Öğrencilerin çağrısıyla desteğe gelen mezunlar ve aileler, saat 14.45’te okul önünde toplandı.
Öğrenciler okul içerisinde oturma eylemi yaparken, mezunlar dışarıdan “Öğretmenime dokunma”, “Şehremini bizimdir, bizim kalacak”, “Şehremini uyuma, öğretmenine sahip çık” sloganları atarak destek verdi.
Oturma eylemi devam ederken, mezun öğrenciler okul binası önünde basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasını, okulun mezunlarından B.K. okudu.
Şehremini Anadolu Lisesi öğrencileri ve mezunları adına okunan açıklamada, “Bir öğretmenin 30 yıllık emeği, hangi cüretle bir kalem darbesiyle silinir? Liyakat, bilgi, deneyim neden siyasi hesapların ve sendikal pazarlıkların gölgesinde ezilir? Okulumuzun köklü geçmişi, neden adaletsin bir atama düzeniyle karartılmak istenir?” diye soruldu.
“Bu okulun ruhunu teslim alamazsınız”
Şehremini Anadolu Lisesi’nin öğretmenlerin emeğiyle ve öğrencilerin hayalleriyle yükseldiğini belirten B.K., “Bu okulun ruhunu teslim alamazsınız. Bu okulun sesini kısamazsınız. Bizler, öğretmenlerimizle omuz omuza, bu haksızlığa karşı duracağız,” dedi.
Kadro dışı bırakılan öğretmenlerinin görevlerine iade edilmesini, atamalarda liyakat ve şeffaflığı esas alınmasını talep eden öğrenciler, “Eğitim, siyasetin gölgesinden kurtarılsın. Okullarımız ideolojik hesapların değil, bilginin ve aklın merkezi olsun,” dedi.
🔴 Şehremini Anadolu Lisesi öğrencilerinden öğretmenleri için protesto
“Bizler, Şehremini Anadolu Lisesi’nin mezunları ve öğrencileri olarak, bu utanca ortak olmayacağız. Öğretmenlerimizin yanında dimdik duracağız. Okulumuzun tarihini, değerlerini, ruhunu savunacağız. Bu mücadele, bir bildiriden ibaret değil; bu, bir sözdür. Bu söz, bu okulun koridorlarından, İstanbul’un meydanlarından, Türkiye’nin her köşesine yankılanacak.”
Açıklamanın ardından dersleri biten öğrenciler, desteğe gelen mezunlarla buluşmak üzere okul kapısına yürüdü. Burada bir süre bekleyen öğrenciler, “Kapı açılacak, Şehremini buluşacak” sloganı attı.
Kapının açılmasının ardından, “Şehremini öğretmeninin yanında” yazılı pankart arkasında toplanan kitle, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önündeki eyleme katılmak üzere dağıldı.
Şehremini Anadolu Lisesi öğrencileri ve mezunları buluştu. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önüne gidiyor.
bianet muhabiri (Ağustos 2023). Atölye BİA 5-9 Ekim 2022 "Temel Gazetecilik Atölyesi" katılımcısı. Maltepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi. Aynı üniversitede, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler...
bianet muhabiri (Ağustos 2023). Atölye BİA 5-9 Ekim 2022 "Temel Gazetecilik Atölyesi" katılımcısı. Maltepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi. Aynı üniversitede, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde çift anadal yaptı. Halkevleri 12. Halkın Hakları Basın, Sanat ve Dayanışma Ödülleri sahibi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestolarda bugüne dek İstanbul genelinde binden fazla kişi gözaltına alındı. Bu kişilerden 278’i tutuklanmıştı.
Son bir hafta içinde, aralarında lise ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu 200’ü aşkın genç hakkında tahliye kararı verildi.
Son olarak, İstanbul 65. Asliye Ceza Mahkemesi 11 Nisan sabahı yapılan bir operasyonla gözaltına alınan ve tutuklanan üç genç hakkında tahliye kararı verdi.
Gençler, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçlamasıyla yargılanıyordu. Mahkeme sadece tahliye kararıyla yetinmeyip, gençler üzerindeki tüm adli kontrol şartlarını da kaldırdı.
Söz konusu davanın duruşması 18 Nisan’da görülecek. Gönüllü avukatlar tarafından takip edilen süreçte, halen 43 gencin tutuklu bulunduğu açıklandı.