Prof. Dr. Taşıran: Erkek şiddetinin daha fazla analize ihtiyacı var
Prof. Dr. Taşıran erkek şiddeti, nedenleri ve çözüm önerileri için 2008-2018 bianet Çeteleleri Analizi'yle varılan sonuçların daha ayrıntılı çalışmalarla geliştirilmesi gerektiğini söylüyor.
Fotoğraflar: Evrim Kepenek, infografik: Yağmur Karagöz/bianet, video: Kıvılcım Akay
İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Cevat Taşıran ve ekibi, 2008-2018 yılları arasındaki bianet erkek şiddeti çetelelerini inceledi, 11 yıllık çetele verilerini yeniden değerlendirdi, analizini yaptı.
Prof. Dr. Taşıran'ın bianet Erkek Şiddeti Çetelesi Ne Söylüyor/ Erkek Şiddeti Çeteleleri Analizi başlıklı çalışmasını bianet'te 5-6-7-8 Mart günleri paylaştı. Bu çalışma erkek şiddeti konusunda analiz yöntemleri ile yapılan ilk bilimsel çalışmalardan oldu.
Peki bu çalışma nasıl ortaya çıktı? Bu ve benzer çalışmaların sayısının artması için neler yapmak gerekiyor?
Prof. Dr. Ali Cevat Taşıran, anlatıyor...
Çok kapsamlı bir bianet erkek şiddeti çetelesi analizi ile karşı karşıyayız. Öncelikle size ve ekibinize çok özel teşekkürlerimizi sunmak isteriz. Neden böyle bir çalışma?
Çok basit.
Çıkış noktamız kadına yönelik artan erkek şiddetine karşı bir şeyler yapmak isteğimizdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi-Kıbrıs Kampüsü'nde iken sınıfta öğrenci arkadaşlarla düşüncemi paylaşınca hemen gönüllüler ortaya çıktı.
Ve tabii ki ilk baş vuracağımız kaynak bianet Erkek Şiddeti Çetelesi oldu. Çalışmamız Çetele Verilerini İstatistik Analize elverecek bir şekle sokma çabalarımızla başladı.
Biliyorsunuz Erkek Şiddeti Çetelesi düz yazı olarak şiddet haberlerini içeriyor. Her bir haberdeki ayrıntıyı ayrı bir değişken olarak dikdörtgen bir veri dosyasına girdik. Bu çalışma zahmetli oldu ve vakit aldı.
Veri setinin birkaç kez elden geçirilmesi gerekti. Ama sanırım sonunda zahmetlerimize değdi.
Ülkemizdeki kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete ilişkin ilk defa böylesi bir zengin veri seti kullanılarak ve gelişmiş analiz yöntemleri uygulanarak yapılan ilk bilimsel çalışma ortaya çıktı.
Nüfus ve erkek şiddeti
Analizlere gelecek olursak… En çok dikkat çeken İstanbul ve Adana arasındaki nüfus meselesine dair söyledikleriniz. Nüfus meselesini biraz daha detaylı anlatır mısınız?
2008 ve 2018 yılları arasındaki 11 yılda erkek şiddetinde Adana hemen İstanbul’un arkasından geliyor. (Adana 1049 olay, İstanbul 2232 olay). Bu sayılar şehirlerin kendi nüfuslarına oranlandığında Adana ilk sıraya çıkıyor.
İşlenen cinayetlere bakıldığında da durum pek farklı değil. Aynı dönemde Adana toplam kadın cinayetlerinde İstanbul, İzmir ve Ankara’nın ardından dördüncü sırada.
Yani Adana sayısal olarak, nüfusa bakılmaksızın, kadın cinayetlerinde dördüncü ve cinayet hariç genel erkek şiddetinde ikinci sıradaki ilimizdir. Bunun nedenleri Adana’nın sosyo-ekonomik-kültürel özelliklerinde aranmalı.
“Tutuklamalar caydırıcı değil”
Failler açısından bakalım… 2797 erkek failin tutuklandığı bilgisi var. Bu tutuklanma oranlarının anlamı ne? Sizce bu tutuklamalar cezalandırılmalar yeterli mi? Caydırıcı etkisi oluyor mu?
Elimizdeki bilgiler öncelikle gözaltına alınmalara ilişkindir. Şiddetin peşinden gözaltına alınan 4043 erkek failin sadece yüzde 69’u, 2797’si tutuklandı.
Ama elimizdeki Çetele verileri, şiddet eylemi sonrası tutuklananların akıbetine ilişkin bir bilgi içermiyor.
Türkiye’de gazete ve televizyonlardan takip ettiğimiz kadarıyla tutuklananların büyük çoğunluğu uzun cezalar almadan kısa sürede tahliye oluyorlar.
Tutuklamaların caydırıcı bir nitelik taşıdığı dolayısıyla pek söylenemez. Kaldı ki İstanbul Sözleşmesi'nin feshi sonrası, şiddet uygulayacıların tutuklanmalarının önemsizleştirildiği bile düşünülebilir.
Yine en dikkat çekici verilerden biri… 2013 hariç, kadın cinayetleri sayısal olarak hafif hafif arttığı görülüyor. 2013 yılının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Düştükten sonra neden yeniden artışa geçiyor grafik?
Erkek Şiddeti Çetelesi Veri Setini kullanarak bu sorunun yanıtını bulmak zor. Elimizde şehir nüfus bilgileri hariç senelik cinayet ve şiddet rakamlarını açıklayacak senelere ilişkin başka bilgiler yok.
2013 senesi cinayet sayısının azlığı tümüyle bir rastgele mekanizmanın sonucu olabilir. Ya da istenirse Gezi protestolarının yarattığı eşitlikçi ve ileriye dönük umutlu atmosferin sonucu olmasına yorumlanabilir. Tabii ki böylesi bir yorum son derece spekülatif bir açıklama olur.
Yaş aralıklarına fail erkek açısından bakıldığında nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?
Kullandığımız verilerde fail erkeklerin yüzde 53’ünün şiddete maruz kalan kadınların ise yüzde 48’nin yaşı bilinmiyor.
Bu duruma rağmen, elinizdeki çalışmada yaşı bilinmeyen erkek failler ve şiddete maruz kalanlar arasında pek bir yaş farkı olmadığını varsayarak yeni bir değişken türettik.
Erkek failin yaşını şiddet maruza kalanın yaşından çıkardık. Bu değişkeni, şiddete maruz kalan kadının daha yaşlı olması şeklinde tanımladık.
Böylelikle elimizde var olan yaş bilgisini kullanmaya çalıştık. Elde ettiğimiz sonuç ilginçtir.
Yukarıdaki varsayımı göz önüne alarak, fail erkeğin göreli olarak daha genç olması hem cinayet suçunun işlenmesi hem de şiddet (cinayetlerde dâhil ama cinsel taciz hariç) uygulanması olasılığını arttırıyor.
Bu durum, her ne kadar yaşlı erkeklerin kadına yönelik şiddet eylemlerinde bulunmadıkları anlamına gelmese de yaş aldıkça erkeklerin suç işleme eğilimlerinin düştüğü söylenebilir.
Bölgesel olarak bakıldığında hep “Doğu illerinde şiddetin yüksek” olduğu ifade edilir. Oysa verilere bakılınca şiddetin tüm ülkede yaygın olduğu anlaşılıyor, bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Evet haklısınız. Kadına yönelik erkek şiddet tüm ülkede yaygındır. Batı illerinde erkek şiddeti sayıca fazla ama nüfuslarına oranlandığında eğilim olarak daha azdır. Cinayet oranları “Doğuda” daha yüksek ama aradaki oransal fark çok değil.
Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat'ın 2009 çalışmasında da erkek şiddeti açısından doğu-batı farkı olmadığı sonucuna varmaktaydı.
Bu durum, batı illerindeki göreli yüksek eğitim düzeylerine ekonomik ve sosyal gelişmişlik seviyelerine bağlı olarak açıklanabilir. Ama bu sonuçlar daha yakından yapılacak bilimsel çalışmalarla desteklenmelidir.
Mikro seviyelerde toplanacak verilerle yapılacak boylamsal (longitudinal) niceliksel çalışmalara ihtiyaç vardır. Sonuçlar, özel grupların durumlarını açıklayıcı niteliksel araştırmalarla pekiştirilmelidir.
“Daha fazla araştırmaya ihtiyaç var”
Tüm bu verilere bakıldığında erkek faili kim? Ya da tersinden şiddete maruz kalanlara dair bir şey söylemek mümkün mü?
Çok zor. Daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç var. Faillere ilişkin bazı ip uçları var ama kesin yargılarda bulunmak kolay değil. Örneğin, her meslekten erkek failler var ama hangi mesleklerdeki erkekler şiddet kullanmaya daha eğilimli bilmiyoruz.
Eğitim seviyesinin yükselmesinin, gelir seviyesinin artmasının iyi olacağını söyleyebiliriz. Ama hangi mesleklerden hangi eğitim düzeyindeki hangi gruplara nasıl bir eğitim verilmesi gerektiğini bilmiyoruz.
Hangi erkek grupları hedef alınmalıdır ve bu gruplar için neler yapılmalıdır, bilmiyoruz. Suç ve suçluluk araştırmalarından tahliye olduktan sonra eski sosyal çevreleriden çıkarılarak eğitim verilen, iş bulmaları sağlanan kişilerin tekrar hapishanelere dönmediklerini ya da daha az sıklıkla döndüklerini biliyoruz.
Mutlaka benzer mekanizmalar fail erkekler için de bulunabilir. Bu konular yapılacak daha fazla bilimsel çalışmalarla açığa çıkartılabilir. Üniversitelerimiz, araştırmacılarımız böylesi araştırmalar yapabilecek zamana ve olanaklara kavuşmalıdırlar.
"Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşmez"
Şiddet konusunda her vakanın biricik olduğunu ifade ediyorsunuz ve genellemelerden kaçıyorsunuz elbette bir bilim insanı olarak. Yine de sormak isterim, şiddet çetelesinin analizine bakınca Türkiye’deki erkek şiddetini siz hangi boyutlarda, özellikle tanımlarsınız? Bu sistematik şiddete karşı çözüm önerileriniz nelerdir?
Türkiye’deki durum, son yıllarda çok kötülemiş olsa bile genelde Batı ülkelerinden pek farklı değil. 1980 sonrası neo-liberal dönemde kadına yönelik şiddet tüm ülkelerde artmış durumda.
Belki ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre erkek şiddetinin bahaneleri değişiyor olsa bile şiddetin kadınlara ve çocuklara yönelik olması değişmiyor.
Çünkü neliberalizmdeki artan bireyselleşmeyle birlikte toplumda kadının ikinci sınıf insan olması, köle muamelesi görme durumu daha da pekişiyor.
Tek çözüm bu duruma karşı ortaklaşa mücadele etmekte. Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşemez.
Son olarak bu çalışmaya dair bilmesini istediğiniz başlıklar nelerdir? Siz ne söylemek, eklemek istersiniz?
Bu çalışma kendi türünde yapılan ilk çalışmadır. Herhangi bir kurum tarafından finanse edilmedi.
Çalışma, 11 yıllık bir dönemi kapsayan, 11319 satırı ve 28 değişkeni içeren bir veri seti kullanılarak ve gelişmiş istatistiksel analiz yöntemleri uygulanarak gerçekleştirildi.
Kadına yönelik erkek şiddetinin anlaşılması, nedenlerinin bulunması ve soruna çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için bu çalışmada varılan sonuçlar, diğer daha ayrıntılı çalışmalarla geliştirilmeli.
Bildiğiniz gibi bu çalışmada kullandığımız çetele veri seti, şiddet olaylarına ilişkin haberlerden derlendi.
Dolayısıyla her olaya ilişkin girilen bilgi haberde verilen enformasyonla sınırlıdır. Olayların bir kısmında bazı değişkenlere dair var olan bilgi diğerlerinde yoktur. Bu nedenle toplam 70’e kadar değişken olsa bile ancak 28 tanesi analizde kullanılabildi.
Dolayısıyla daha kapsamlı analizler için şiddet olaylarına, kişiler hakkında daha detaylı demografik bilgilere, ekonomik, sosyal, mesleki, politik ve diğer bir sürü açıklayıcı faktöre ihtiyaç vardır.
1 - Bianet Erkek Şiddeti Çetele Veri Setinin elektronik dikdörtgen (Excel) formatına 2018-ve sonrası dönem için devam edilmelidir.
2 - Fon desteği yaratılmalı, gerekirse bir UNESCO Kürsüsü oluşturulmalıdır. Çeşitli disiplinlerden sosyal-bilimcilerin ortaklaşa hazırlayacakları soru anketleri düzenlenmeli, böylelikle kadına yönelik şiddeti incelemek üzere bir Longitudinal veri tabanı oluşturulmalı ve veri tabanını kullanan ortak bilimsel araştırmalar planlanıp yürürlüğe sokulmalıdır.
Bu çalışmanın son safhalarında benzeri bir çalışmayı Ankara’da başlattık. Bu araştırma projesi, Ankara Barosunun Gelincik Projesi'nde 2 Nisan 2011'den bu yana tutulan dosyalardaki bilgilerin analizini amaçlıyordu.
Gelincik Merkezi, fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalan kadın, çocuk ve LGBTİ+ların maruz kaldığı şiddet ile ilgili olarak özel eğitim almış ve konusunda uzman 45 Rehber Avukat ve 221 Gönüllü avukattan oluşuyor. Her şiddete maruz kalıp Baroya başvuran kişi için dosya açılmaktadır.
Dosyalardaki bilgilerin ilk kısmı, görüşmede doldurulan formdaki soruların yanıtlarını içeriyor. Bilgilerin ikinci kısmı ise açılan davalara uygun dosya hazırlıklarından oluşan standard bir yapıda olmayan kısımlardan oluşuyor.
Amaç, kağıt dosyalardaki bilgilerin elektronik formata aktarılması, ortalama yıllık 2 bin dosyadan, 2 Nisan 2011 - 31 Aralık 2020 dönemi arası 10 yıl için içeren toplam 20 bin dosyalık bir veri setini inceleyerek erkek şiddeti suçlarının istatistiksel bir analizini yapmaktı.
Bu nedenlerle benim başkanlığımda, gene öğrencilerimiz Çetin Vargün, Doğa Soytemiz, Volga Sezen ve Berfin Polat’tan oluşan bir kadro kurduk. Veri girişini ve analizi, 1 Kasım 2020'de başlayıp Gelincik Projesinin onuncu yılını dolduracağı 2 Nisan 2021 tarihine, bitirmiş olmayı hedefledik.
Bu amaçla Ankara Barosu Yönetimine bir araştırma projesi dilekçesi sunduk. Dosyaların 1 Haziran 2016’dan 1 Ağustos 2019’a kadar olan dört seneyi aşkın bir döneme ait olanlarını elektronik formata çevirmiş olmamıza rağmen maalesef çalışmalara devam edemedik.
Araya ekibin karşılaştığı finansal zorluklar kadar ertelenen Baro seçimleri, birden fazla baro kurma planlarının yarattığı güçlükler ve Covid’e yakalanan Gelincik Projesi çalışanlarının sağlık durumları girdi, sonuçta araştırmayı bitiremedik. Bu konu hala beni rahatsız etmektedir. Bu vesileyle tekrar sözünü etmek istedim.(EMK)
bianet erkek şiddeti çetelesi ne söylüyor 2008-2018 analizi/ Ali Cevat Taşıran
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.
Avukat Arzu Sena Topuz, “Müvekkilimiz meşru savunma yapmak zorunda kaldı. Öldürme kastının olmadığı ortada. Beraatini beraati uygun görülmezse cezaya gerek yoktur kararı verilmesini talep ediyoruz. Küçük bir çocuğu var. Serbest bırakılsın” dedi.
Ağustos 2024’te, İstanbul Çatalca’da 25 yaşındaki Ezgi C., şiddet gördüğü boşanma aşamasındaki kocası Sezgin C.’yi silahla öldürdü.
“Eşini kasten öldürmekten” tutuklanan Ezgi C.’nin yargılandığı ilk davanın ilk duruşması bugün Silivri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada Ezgi E.’yi Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukatlar Arzu Sena Topuz, Eylül Evren ve Arın Gürol temsil ederken Sezgin C.’nin avukatları da davada hazır bulundu.
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden duruşmaya getirilen Ezgi C., savunmasında evliliği boyunca şiddet gördüğünü, hamile kaldığında da şiddet gördüğünü detaylı olarak anlattı.
“Çocuğumu benden kaçırdı, olay günü de de kaçırdı” diye devam eden Ezgi C. olay günü ise, “Bize küfür etti. Seni ya da babanı öldüreceğim’ dedi. Babamla boğuşuyorlardı amacım onu öldürmek değildi babamı kurtarmak istedim. Sezgin defalarca uzaklaştırma kararını ihlal etti. O gün de ihlal etti. En az üç kere KADES uygulamasından başvuru yaptık fakat kimse gelip beni kurtarmadı. Bamamı öldürecekti amacım öldürmek değildi” dedi.
Mahkeme heyeti başkanı “Bu şiddet olaylarına dair başvuru yaptınız mı?” diye sordu.
Sonrasında konuşan Avukat Arzu Sena Topuz, “Müvekkilim evlilik boyunca şikayette bulunmuştur. İlkili davaların dosya numaralarını ilettik. Ayrıca darp raporları da var. Sezgin C. müvekkilimi ve annesi tehdit ve darp etti” dedi.
Sezgin C.’nin ailesi, aile içinde şiddet olabileceğini savunurken “Çocuğumuz istese bu aile bugün burada olmazdı. Şikayetçiyiz Ezgi C. Cezalandırılsın” dedi.
Duruşmada, Ezgi C.’nin anne, babası, kız kardeşi ve komşularının aralarında olduğu 4 tanık dinlendi. Tanıklar, evlilik sürecince Ezgi’nin darp edildiğini, boşanmak için ikinci ailesinin yanına sığındığını anlattılar.
Savcı, dosyadaki delilleri göz önünde bulundurarak Ezgi C.’nin tutukluluğunun devamı yönünde görüş açıkladı.
Sonrasında konuşan Avukat Arzu Sena Topuz, “Müvekkilimiz meşru savunma yapmak zorunda kaldı. Öldürme kastının olmadığı ortada. Beraatini beraati uygun görülmezse cezaya gerek yoktur kararı verilmesini talep ediyoruz. Küçük bir çocuğu var. Serbest bırakılsın” dedi.
Avukat Eylül Evren de “Müvekkilimizin sağlık sorunları var. Deri hastalığı var. Özel olarak kulanması gereken ilacı var Cezaevinde ona ulaştıramıyoruz. Hafalık kullanması gerekiyor. Ancak bir ayı biliyor bu ilaçları iletmek. Beraatini istiyoruz” dedi.
Aranın ardından kararını açıklayan heyet Ezgi C.’yi tahlil etmedi. Bir sonraki duruşma 12 Haziran’da.
Duruşma sonrasında adliye önünde Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ve Kadın Dayanışma Komiteleri ortak açıklama yaptı. Açıklamada ilk olarak konuşan Avukat Arzu Sena Topuz, şunları söyledi:
“Ezgi’nin dosyası için burdaydık. Ezgi’nin hikayesi üstlendiğimiz maktul kadınların hikayesine benziyor. Ezgi defalarca şiddete maruz kalmış tehdit edilmiş bir kadın. Olay günü Sezgin’in uzaklaştırma kararı varken Ezgi’nin evine gidiyor ailesi KADES’E başvurmasına rağmen korunmuyor ve Ezgi onu öldürmek zorunda kalıyor. Kadınlar yaşam hakkını savunurken bu sürece maruz kalıyorlar. Biz onun yanında olmaya devam edeceğiz.”
Kadın Dayanışma Komiteleri'nden Güneş Sezmez, "Bir sonraki duruşma da da Ezgi'nin yanında olacağız" dedi.
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.
"Kent uzlaşısı iradedir, kriminalize edilmesi kabul edilemez"
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türkoğlu, demokratik siyasette kadınların özne olması gerektiğini vurgulayarak erkek egemen politikalara karşı mücadele ettiklerini söyledi.
“Sürecin Bahçeli ve Erdoğan tarafından yürütülmesini önemli görüyorlardı. Meclis'teki kutuplaştırıcı dil ve siyasetten rahatsız olduklarını belirttiler. Bu dil ve siyasetten Meclis'in arınması için ellerinden geleceklerini yapacaklarını belirttiler. Bu temaslar bizim için kıymetli. Bu kadar kutuplaştırılan bir siyaset içinde bir de kadınların buluşmaları partilerin kadın temsilcilerini güçlendirdi.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, bugün İstanbul Taksim’deki Hill Otel’de kadın gazetecilerle bir araya geldi. Toplantı, Türkoğlu’nun kısa bilgilendirmesiyle başladı; ardından gazetecilerin soruları yanıtlandı.
Gündemde Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası oluşan siyasi atmosfer ve Kadın Meclisi’nin diğer partilerle gerçekleştirdiği görüşmeler vardı.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türkoğlu, demokratik siyasette kadınların özne olması gerektiğini vurgulayarak erkek egemen politikalara karşı mücadele ettiklerini söyledi. Gelişen savaş ortamında en çok kadınların etkilendiğini belirtti:
“Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’den bağımsız değil. 21. yüzyılda yaşanan gelişmeler karşısında kadınlar ve mücadele edenler olarak seyirci kalamayız. Barış, eşitlik ve özgürlük mücadelesini bu topraklarda örmekle yükümlü olanların başında kadınlar geliyor.”
“Barış süreçleri yalnızca PKK ya da iktidarla ilgili değil”
Öcalan’ın çağrısının olumlu karşılandığını belirten Türkoğlu, bu sürecin toplumsal katılımla ilerlemesi söyledi:
“Kadın Meclisi olarak çağrının sadece söylem düzeyinde kalmaması gerektiğini düşünüyoruz. Demokratik siyaset alanını nasıl oluşturacağımızı konuşmalıyız. Bu sadece PKK’ye ya da iktidara bırakılacak bir mesele değil. Toplumun tüm kesimlerinin bu sürece dahil olması gerekiyor. Barış ve çözüm süreçleri erkek egemen siyasete bırakılmayacak kadar önemli.”
"Şaşırtıcı tepkiler olmadı, samimi bir diyalog gelişti"
DEM Parti Kadın Meclisi’nin Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin kadın temsilcileriyle görüştüğünü söyleyen Türkoğlu; CHP, AKP, EMEP, TİP, Saadet ve DEVA ile temas kurduklarını, MHP ile de görüşme planladıklarını ifade etti:
“MHP ile şu ana kadar resmi bir görüşme olmadı ama temastayız, Meclis'te bir tarih belirlemeye çalışıyoruz. İYİ Parti ve Zafer Partisi dışındaki partilerle temaslarımız sürdü. Görüşmelerde kadınların barışı bir ihtiyaç olarak gördüğünü ve kendilerini bu süreçte özne olarak gördüklerini fark ettik.”
Görüşmelerde şaşırtıcı ya da olumsuz bir yaklaşım görmediklerini belirten Türkoğlu, diyaloğun yapıcı geçtiğini ve sürecin devam edeceğini söyledi:
“İktidar partisiyle de ilk kez bu şekilde bir araya gelindi. Meclis’teki hamaset siyasetinden uzak, nazik ve ileriye dönük bir diyalog kuruldu. Arkasının gelmesini herkes temenni etti. Pratik çalışmalarla sürecin devamı sağlanacak.”
Cezaevleri, hasta tutuklular ve eylem planları
Türkoğlu, kadın cezaevlerindeki durumun da gündemlerinde olduğunu, hasta tutuklularla ilgili süreci toplumun gündeminde tutmak istediklerini belirtti:
“Cezaevindeki kadın arkadaşlarımızdan gelen önerilerle bu süreci örmeye çalışacağız. Hasta tutuklular meselesi vicdani bir mesele. İnsanları cezaevinde ölüme terk etmek istemiyoruz. Bu, aynı zamanda demokratik değişimin bir parçasıdır.”
“Kent uzlaşısı terörize edilemez”
Yerel seçimler sonrası oluşan tabloya ve iktidarın söylemlerine dair de değerlendirmelerde bulunan Türkoğlu, DEM Parti’nin diğer partilerle kurduğu olası ittifakların hedef haline getirilmesini eleştirdi:
“Kent uzlaşısı halkın kendi iradesiyle temsil edilmek istemesidir. Bu iradenin kriminalize edilmesi kabul edilemez. İktidar, kendi karşısında oluşan her türlü güç birliğini dağıtmaya çalışıyor. Ama siyasi partiler, bu karşı duruşu sürdürmek zorunda.”
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.