Şeyhmus Diken, Diyarbakırlı ve Diyarbakır'da yaşıyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi ve Uluslararası PEN Yazarlar Örgütü Diyarbakır Temsilcisi. BirGün'de 12 yıl boyunca yazdı. Halen bianet ve Tigris Haber’de yazıyor. Pek çok dile çevrilen 20 kitabı bulunuyor.

“her defasında buz tutmuştu kapının ağzı
içime çizdiğim yolun sonunu göremediğimde
susardım, eşik gidebilen içindir
çakıldığı yerden kalkamayanların
gövdesinde yol:
sürgün için hep dönüş biletidir
yosun: yürürken sırta değen geçmiş
geç(me)miş”*
En uzun gecenin adı 21 Aralık’tı.
Orada, dem tutmuştum arkadaşlarla.
Sonra duvarda boy boy (aslında sanki hepsi birboy) fotoğrafları duvara çakılı ve altlarında adları yazılı olmayan (hepsini herkesin bildiği varsayılarak) fotoğrafların sahiplerinin ruhlarının, anılarının katıldığı bir derin muhabbet.
Öncesinde Narin Yükler’in o gün elime ulaşan ve hemen o gün bir çırpıda okuduğum “aynadaki çürüme” Arkadaş Zekai Özger ödüllü çiçeği burnunda kitabından dizeler, şiirler dilime pelesenk olmuştu.
Yolu sürgünlükle kesişenlerin kelamları sanki!
Duvarda suretleri olanların hangi birinin yolu sürgünlükle kesişmemişti ki! Yılmaz Güney, Aram Tigran, Ahmet Kaya, Nazım Hikmet, Ayşe Şan, Ciwan Haco, Yaşar Kemal ve diğerleri...**
Geriye dönüş yolları kapanan, ardında pusla ve dahi “camdaki buharla yaşlanan”ların hüznüydü sanki sürgünlük...
Dışında kalınan hayatların fotoğraf karelerinde “bir arada yer almanın, düğünün, yasın, kutlamanın... doğduğun şehrin, avucunun içi gibi bildiğin sokakların”ın, dışında kalınanın; yani “artık fotoğraftaki hafızanın” sürgüne denk düşen yüzü / yüzleri...
Çünkü neredeyse hepsi bir bir biliyorlardı ki;
“Beni getirip sınırın bittiği yere yığdılar. Biri bastığım toprağı çekti, biri alnımdaki ülkeyi, ayak izim tenimde, terk ettiğim evin gölgesiyle, bir ağacın” diyerek; ya da Diyarbekir’de bir odanın içinde gürül gürül yanan odun sobasında ısınıyorlardı sanki o gece. Uzak ve soğuk sürgün diyarlara inat...
Sınırın öte yakasına geçerken anlamışlardı “yürümekle yol almak arasına” girmişti keskin bıçağın derin yarası!
Ve artık ne hazin! Şairin sözünü ettiği;
“damlarda ıssızlık mevsimiydi suratımı astığım dediği çamaşır tellerinden damlayan sular” doldurmuştu evi.
Sırat, sularla geçilmiş, surat ise sabırla.
Geriye; “yorgan - döşek yatılan damlardan naif bir akşam” kalmıştı sanki!
Ve nice “taht devrilmişti” şairin sürgün dünyasında.
Dam ve perde’de Füruğ sesleniyordu sanki!
Kitaba ad olan Aynadaki Çürüme’de Kavafis.
Kül ayeti’nde “de ki...” diye başlayan bütün kutsal kitaplar; gılgamış, mishefa reş, kur’an ve kitêbê pîroz.
Ve dahi doksanıncı yaşyılında sanki dizelerle yeniden doğuyor(du) Ahmed Arif.
Ve bütün dizelerde kelamın sahibi Narin Yükler...
Yazının sonuna bitti diye son üç noktayı koyduğumda eski zamanların radyolarının yerini alan asrî devrin YouTube kanalında adını ilk kez duyduğum Zahter grubunun şarkısı sesleniyordu henüz sökmemiş şafağa: Şu, uzun gecenin gecesi olsam / Sılada bir evin, bacası olsam... En uzun gece sabaha devriliyor ve saat ise 03.45’i gösteriyordu. (ŞD/BK)
*Narin Yükler, Aynadaki Çürüme, Mayıs Yayınları, 2017.
**Sîn cafe, Diyarbakır Diclekent’te mekan.
İlgili Haberler
-
ŞEYHMUS DİKEN YAZDI Dêrsim Edebiyatı… 16 Aralık 2017İki kitap üzerinden birkaç cümle yazmak istiyorum. Biri Hasan Hayri Ateş’in “Kör Kuyuda ...
Yazarın Önceki Yazıları
-
Alkışla(ma)mak! 21 Nisan 2018Ankara’da “Karaların Mehmetleri” oyununu izlemeye gitmiştik. Oyundan sonra arkadaşlarla sohbet edip oyun üzerine ...
-
İstanbul İstanbul, Nobel'e Doğru 14 Nisan 2018Bir şarkı sözü var; “Bu nasıl İstanbul, her tarafı zindan be canım” denilen ...
-
“Çukur” Evimiz Oldu! 07 Nisan 2018Her topluluk, aidiyet bağıyla kendini bağlı hissettiği, o bağlılıktan güç aldığı kendi çukurunda ...
-
Bursa; “Hüzün”den Ötesi! 31 Mart 2018"Dönüş yoluna revan olmadan önceki son saatte sahile vuran dalgaları seyrederken çıplak gerçeğin ...
-
Ahmet Türk'ün Kırmızı Ceketi 24 Mart 201824 yıl önce... Diğer tutuklu vekillerin görünür hâli şık olsalar da alışıldık. Mesela ...