11. Alzheimer Eğitim Kampı, "Unutsalar da artık unutulmayacaklar" mottosuyla TAD Mersin Şubesi ve bağımsız bir hekim platformu olan "Doktorclub" altyapısıyla 13-14-15 Ocak 2021 tarihlerinde dijitalde. Katılım ücretsiz.
"Yaş alan dünyada yaşlanan ancak düşkünleşmek istemeyen bireyler olarak sürdürdüğümüz mücadele bize çok şey öğretti. İlk önce ve en çok da yaşamın kendisinin başlı başına ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladık son bir yılda. Bildiğimizi, yönettiğimizi ve anladığımızı sandığımız her şeyi yeniden keşfetme ve yeniden anlama vesilesi oldu, pandemi nedeni ile evde geçen günlerimiz. Birine sarılmanın, birlikte kahve içmenin, bir salona doluşup etkinlik yapmanın ne kadar özel olduğunu ilk kez fark ettik hepimiz. İlk şaşkınlıkları atıp virüsün misafirliğinin uzayacağını fark edince kendimize gelip yeni 'normal' sürece adapte olmaya çalıştık adım adım. İlk iş olarak eğitimlerimizi, buluşmalarımızı ve etkinliklerimizi yeniden tanımladık değişen dünya gerçeği çerçevesinde" diyor, Türkiye Alzheimer Derneği (TAD) Mersin Şube Başkanı Nörolog Prof. Dr. Aynur Özge. Mersin 11. Alzheimer Eğitim Kampı'na davet paylaşımında.
Önceki kamplar
Dünyada benzer örneği olmayan, ilki 2008'de yapılan bu kampların biri hariç tümüne danışman olarak katılsam da, her bir kampta Alzheimer hasta yakınlarından, danışmanlardan, öğrencilerden, Alzheimer hastalarından ve illaki gönüllülerden çok şey öğrendim, çok değişik gözlemler yaparak zenginleştim. Kamp, eğitimin ötesinde gönlümü şenlendirmeme, Mersin'in güzelliklerini keşfetmeme, yeni renkler ve tatlarla tanışmama ve -illaki- güzel dostlar edinmeme de vesile oldu. Hüzünlendiğimiz, ağladığımız, kendimize bile yabancı gelen samimi kahkahalar attığımız, şarkılar söyleyip dans ettiğimiz, yüreğimizin kilerindekilerinin bir kısmını -bir şekilde- dışarı çıkarttığımız, tatlı tatlı yorulduğumuz bu kamplara daha gitmeden, sunumumu hazırlarken başlardı heyecanım. Mersin'in güzelim sonbaharına denk gelirdi kamp tarihleri. 2019'daki 10. kamptan ayrılırken seneye, görüşmek üzere diye ayrıldım. Görüşemedik; "Covid-19 Pandemisi" musibeti ve -evde- izolasyon illeti yüzünden. Zira dışarısı yasaktı, içeride yalnızlık vardı, hayatımıza belirsizlik hakimdi, sevdiklerimizle -ve kendimizle bile- ilişkimiz sınırlıydı.
Enerjini nereye koyarsan orası değişir
Kara kaplı defterime not almışım: Acar Baltaş'ın 14.06.2020 tarihli "Uyum sağlamayan cam tavanı izler" yazısından. "Haruki Murakami, 'Fırtınadan çıktığınızda asla fırtınaya giren insan olmazsınız', demiş. İçinden geçtiğimiz süreç hepimizi dönüştürecek. Neye dönüştüreceği ise herkesin yaptığı tercihe göre değişecek. Enerjimizi nereye koyarsak hayat orada gelişir. Bu süreçte de 'Şu anda iyi olan ne?' sorusunu soran ve enerjisini sahip olduğu değer ve kaynaklar üzerine odaklayanlar öne geçecek. Bu kişiler üstlerine düşeni de yapıp, kendilerinden de bir şey katanlar olacak ve kazançlı çıkacak. Buna karşılık şikayet eden, hatalara odaklanan, dedikodu yapan, olumsuz konuşan ve girdikleri ortamın havasını zehirleyenler kaybedenler listesine yazılacak."
Bu yıl sanal ortamda
Evet, dönüşüyor her şey. Dönüşüyoruz -bir şekilde- hepimiz. Evriliyor çevremizde bir dolu şey. Alzheimer Eğitim Kampı da dönüştü. Enerjisini nereye koyarsa, hayatı orada geliştiren ve yeşerten sevgili Aynur Özge sayesinde.
"Alzheimer eğitim kampımız bu yıl sanal ortamda gerçekleşecek. Evden buluşmanın avantajını kullanıp çok daha fazla uzmanla buluşup öğreneceğiz, eğleneceğiz, rahatlayacağız, dertlerimizi paylaşıp yeniden bütün olacağız. Bu kez geçmiş yıllarda olduğu gibi aile hekimleri için de eğitim yapacağız. Üstelik tıp eğitimi alan son sınıf öğrencilerimizi de dahil ettik eğitim programlarımıza. Olabildiğince sadece hekimlik deneyimlerini değil, hemşirelik, fizyoterapi, psikoloji, gerontoloji gibi alanlardaki deneyimleri de aktarmak istiyoruz uzman arkadaşlarımızın da desteği ile. Ve her zaman olduğu gibi güzel sürprizlerimiz sizi bekliyor olacak" diyor Özge, yukarıda bir bölümünü verdiğimiz paylaşımının devamında.
13-15 Ocak arasında
11. Alzheimer Eğitim Kampı, "Unutsalar da artık unutulmayacaklar" mottosuyla TAD Mersin Şubesi ve bağımsız bir hekim platformu olan "Doktorclub" teknik alt yapısı ve sponsor iş birliği ile 13-14-15 Ocak 2021 tarihlerinde 15.00-19.00 saatleri arasında her biri 15'er dakikalık sunumlarla iki ayrı içerik ve iki ayrı dijital odada, ücretsiz olarak yapılıyor.
Hasta yakınları için
Hasta Yakını Odası programı, 35 konu başlığından oluşuyor. "Demans ve Alzheimer nedir?", "Demans & Alzheimer teşhisi sonrası sürecin ilerleyişi", "Demans & Alzheimer konusunda kişi ve kurumlardan alınabilecek destekler", Demans & Alzheimer hastalığında beslenme, sıvı alımı, ilaç içirilmesi, yutma sorunu, banyo yaptırılması, alt bakımı, hayal görme ve sanrılar, uyku sorunları, yara pansumanı ve iyileştirilmesi, hastalar için fiziksel ve zihinsel aktivite, hasta ile iletişim, hasta yakınında davranış sorunları, psikolojik sürecin yönetilmesi, hasta yakını "çaresiz" kaldığında "kendisi için yapabilecekleri"ne ilişkin bilgileneceğiz. Ayrıca nefes çalışmaları, karma egzersiz, meditasyon, yoga, boyun ve zihinsel egzersizler yaparak ve türküler söyleyerek rahatlayacağız, makrome düğüm tekniklerini öğreneceğiz. Ayrıca Mersin Alzheimer Derneği ile Bakım Merkezini, Dr. Club'ı, Almanya'da Demans Evleri Modeli'ni tanıyacağız. Akademisyen, ilgili profesyoneller ve gönüllüler olmak üzere 38 danışman üç gün boyunca, önceden hazırladıkları videolarla bizimle olacak, mümkün oldukça online katılımcılara soru-cevap olanağı sağlanacak.
İntern ve hekimler için
Intern ve Aile Hekimi Programı, 35 konu başlığından oluşuyor. "Normal ve anormal yaşlanma süreci", "Geriatri pratiğinde unutkanlık yakınması ve davranış değişikliği olan hastaya yaklaşım", "Alzheimer ve demans'la ilgili dünyadaki son durum", "Primer & sekonder demanslar- semiyolojik yaklaşım", "10 dakikada demans hastası olduğunu nasıl anlarım?/ demans hastasını nasıl muayene ederim?/ hangi nöropsikolojik testleri yapabilirim?", "Demans tanısında laboratuvar bana nasıl yardım eder?", "Demans tanısında görüntülemeden ne beklerim?", "Demans tanısını hastaya ve aileye nasıl açıklarım?", "Alzheimer hastasını nasıl tedavi edebilirim?", "Alzheimer hastasında davranışsal sorunlarla nasıl baş ederim?", "Alzheimer hastasında mikrobiyata bize ne söyler?", "Alzheimerda teknolojik erken uyarı sistemleri", "Alzheimer hastalığında mekanizma temelli tedaviler ne durumda?", "Frontotemporal demans hakkında ne bilmeliyim?", "Vasküler demans hakkında ne bilmeliyim?", "Lewy cisimcikli demans hakkında ne bilmeliyim?", "Normal basınçlı hidrosefali hakkında ne bilmeliyim?", "Parkinsonizmle giden demanslar hakkında ne bilmeliyim?", "Demanstan korunmak mümkün mü?" ve "Her yönüyle egzersiz bize ne vaat ediyor?" sorularının cevabı verilecek.
Ayrıca, demansın hukuki penceresine hasta ve hasta yakını boyutuyla bakılacak, Alzheimer hasta yakınları hasta bakımı ve kendi yaşam penceresinden anlatacak, bakım için pratik ip uçları verilecek, Demansta palyatif bakıma beslenme/ bakım/ ağrı/ enfeksiyon penceresinden bakılacak ayrıca "Hastam Nerede Bakılmalı; Evde Bakım/ Kurumsal Bakım" sorularının da cevabı verilecek. Programda "(Genç) Hekimler Alzheimer'i Konuşuyor" konulu iki video ve türküler de yer alıyor. Akademisyen, ilgili profesyoneller ve gönüllüler olmak üzere 38 danışman üç gün boyunca, önceden hazırladıkları videolarla bizimle olacak, mümkün oldukça online katılımcılara soru-cevap olanağı sağlanacak. Bu eğitime sadece Doktorclub üyesi hekimler ve intern hekimler, kullanıcı adı ve şifreleri ile giriş yaparak katılabilecek.
Pandemide hastalar ve yakınları
Nihai olarak kendini ifade edemeyen hatta kendini bile tanıyamaz hale gelen Alzheimer hastalarının pandemiden etkilenme düzeyi; hastalığın evresine başka kronik hastalığı olmasına yakınlarının ilgi şefkat düzeyine yaşadığı mekanın özellikleri ve diğer değişkenlerle bağlantılı. Bu süreçte ileri düzeyde bakım gereksinimi olan Alzheimer hastalarının yakınları ile bakım verenler için kolay olmadı. Günün 24 saatinde hastasının yapmak istediği tüm aktiviteleri desteklemek, öz bakımını yapmak, güvenliğini sağlamak, egzersiz yaptırmak, akut ve kronik hastalıklarının tedavisi için gereğini yapmak daha da zorlaştı. Pandeminin etkisiyle kendi fiziki ve psikolojik sağlığı, aile ilişkileri, iş ve sosyal yaşantıları daha da olumsuz etkilenen hasta yakınları ve bakım verenler yoruldu, tükendi.
11. Alzheimer Kampı, bu anlamda hasta yakınları için sadece bilgilenme değil, bir nefes olacak. Sanal ortamda olması daha geniş bir kesime ulaşabilmesi için bir şans; pandemi musibeti çok büyük şanssızlık olsa da.
* * *
Mersin Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Aynur Özge, "İnanıyoruz ki bu kampın sonunda da biraz ağlamış, biraz gülmüş, ama bizim gibi başka insanların da olduğunu keşfetmiş yepyeni bireyler olarak tüm gerçeği ile kabul edeceğiz, önümüzdeki hayatı. Ve diyeceğiz ki, ben hazırım her bir nefesi anlamlı olan hayat sofrasından payıma düşeni almak için" diyor.
Pandemi günlerini kendine yatırım fırsatı olarak değerlendirmek isteyenler; müsaitseniz bekleriz.
Sosyal Hizmet Uzmanı ve Kamu Yönetimi Uzmanı.. bianet'e yaşlılık ve diğer sosyal hizmet alanları ile hayatın sair ve şiir hallerine dair yazılar yazıyor. www.yasliyimhakliyim.com adlı kişisel web...
Sosyal Hizmet Uzmanı ve Kamu Yönetimi Uzmanı.. bianet'e yaşlılık ve diğer sosyal hizmet alanları ile hayatın sair ve şiir hallerine dair yazılar yazıyor. www.yasliyimhakliyim.com adlı kişisel web sitesi var.. Emekli.
Akademisyen Özge Öner'e İsveç'ten 'İnsani Çiçeklenme Ödülü’
Ülkenin önde gelen düşünce kuruluşlarından Ratio Enstitüsü'nün verdiği ödüle, ‘insan refahını teşvik eden’ entelektüel çalışmaların sahipleri layık görülüyor.
“Özge Öner, yüksek düzeydeki akademik çalışmalarını toplumsal katılımla birleştirme yeteneği, entelektüel birikimini samimi ve cömert bir biçimde kamusal alana taşımasıyla bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.”
Cambridge Üniversitesi Ekonomi Doçenti ve Oksijen yazarı Dr. Özge Öner, İsveç'in saygın düşünce kuruluşlarından Ratio Enstitüsü tarafından verilen "İnsani Çiçeklenme Ödülü"ne layık görüldü.
Ratio Enstitüsü’nün, insan refahını artırmaya yönelik entelektüel katkıları onurlandırmak amacıyla verdiği bu prestijli ödül, bu yıl Öner’e takdim edildi.Ödülü, 2022 yılında bu ödülü ilk kez alan kurumsal iktisat profesörü Niclas Berggren’in elinden alan Öner için Berggren şöyle dedi:
“Özge Öner, yüksek düzeydeki akademik çalışmalarını toplumsal katılımla birleştirme yeteneği, entelektüel birikimini samimi ve cömert bir biçimde kamusal alana taşımasıyla bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.”
2008 yılında Marmara Üniversitesi’nden iktisat lisans diplomasıyla mezun olan Öner, yüksek lisans ve doktora eğitimini İsveç’teki Jönköping Uluslararası İşletme Okulu’nda tamamladı. 2014 yılında "Retail Location" başlıklı doktora tezini sundu. Mekânsal iktisat alanındaki bu çalışması, akademik kariyerinin temel taşlarından biri oldu.
Bu alanda Jönköping’de çeşitli akademik kurumlarda görev alan Öner, 2018 yılından bu yana Cambridge Üniversitesi’nde araştırmalarına devam ediyor. Uzun yıllar İsveç’in önde gelen gazetelerinden Svenska Dagbladet’te köşe yazarlığı yapan Öner, Mart 2024’ten bu yana Oksijen gazetesinde yazıyor.
Ne kahraman ne kurtarıcı: Bir hekim, bir aydın, bir hak savunucusu
Kitap; Selim Ölçer’in emeğini, mücadele tarzını, TTB’ye katkılarını gelecek kuşaklara, genç hekimlere ve topluma aktarması bakımından, ayrıca TTB’nin yakın tarih hafızası açısından önemli bir kaynak.
Özen B. Demir ve Onur Erden’in “Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım” söyleşisi, Dr. Selim Ölçer’in mütevazı, renkli, samimi, içten ve sahici kişiliğiyle bizi tanıştırıyor. Biyografi kitabı, akıcı ve sohbet havasında, nehir söyleşisi tarzında hazırlanmış; sürükleyici ve bir çırpıda okunacak bir kitap.
Kitapta ayrıca Şükrü Hatun ve Selçuk Mızraklı’nın sunuş yazıları ile Vecdi Erbay’ın İMC TV’de Diyarbakır Söyleşileri kapsamında 2013 yılında yaptığı söyleşi de yer alıyor.
Aile geçmişi ve politik bilincin oluşumu
Selim Ölçer, varlıklı bir aileden gelir. Annesinin ailesi bir tarafı toprak ağası, diğer tarafı şıh kökenlidir. Babası Adalet Partisi taraftarı; eve giren tek gazete Tercüman. Dindar bir ailede büyüyen Ölçer, ilkokul ve ortaokul yıllarında sağlam bir dini eğitim alır; Kur’an ve hadis okur, Ayet-el Kürsi’yi ezbere okuduğunu dile getirir.
Mehmet Ali Aybar Aybar’lı tarihi Türkiye İşçi Partisi (TİP), Mehdi Zana, Tarık Ziya Ekinci sayesinde Diyarbakır’da örgütlüdür. Selim Ölçer’in politik bilinci de TİP sayesinde şekillenir. İlk Doğu mitingi Silvan’da yapılır. Mehmet Ali Aybar’ın “Siz Kürt’sünüz, onun için eziliyorsunuz” sözü, Kürt kimliğinin oluşmasında etkili olur.
Anadili kişinin onurudur. “Kürtçe bilim dili değildir” savlarına karşın, anadilini tanıma, anadilde sağlık hizmeti sunma gibi gerekçelerle Mezopotamya Vakfı’nın kurulmasında ve Mezopotamya Tıp Kongresi’nin düzenlenmesinde aktif yer alır. Kürtlerin, “Başın sıkışırsa sırtını ya sağlam bir arkadaşa ver ya da dağlara,” deyişine uygun bir yaşam sürer. Gerek hekimlik pratiğinde, gerek insan hakları mücadelesinde…
Selim Ölçer’in akrabası olan Yusuf Azizoğlu (1917-1970) Silvan Belediye Başkanlığı, milletvekili, Sağlık Bakanlığı yapmıştır. Silvan’ın yetiştirdiği ilk hekimdir. Sonrasında Selim Ölçer gelir. Pek bilinmez ama sosyalizasyonun uygulayıcılarındandır. Onun Sağlık Bakanlığı (1962-1963) döneminde uygulanmıştır. Azizoğlu’nun müsteşarı olarak çalışan Nusret Hoca (Fişek), anılarında onu dürüst bir devlet adamı olarak anlatır.
Silvan, Ermeni yoğunluğunun olduğu bir ilçe. Bölgede birçok Ermeni köyü vardır. Orada bir şekilde kalmayı başaran, koruma altına alınanlar, yıllarca kimliklerini gizlerler. Nüfus cüzdanlarından İslam yazar. Silvan’da uzun yıllar kent sineması olarak kullanılan yapı, Ermeni cemaatine ait bir kilisedir. 1988 yılında camiye dönüştürülmüş. Bölgede birçok zanaat (dokumacılık, şalcılık), ticaret ve bağcılıkla uğraşırlar. Selim Ölçer’in annesinden dinlediği anekdot, 1915 olaylarını tüm çıplaklığıyla göstermesi açısından önemlidir: “1915’de Ali amcan Muş bölgesinde askerlik yaptı. Oradaki Ermeni köylerini yakarken, ertesi gün askerliği bitiyor. Son akşam gelmiş artık. Saat beşte askerlik bitecek. Son köyü yakarken orada bir kız çocuğuna rastlıyor, bir kız çocuğuna. Komutanına gidip diyor ki, ‘Benim kızım yok, izin verirsen ben bunu öldürmeyeyim, alıp götüreyim kendimle.’ Kimseye anlatmamak kaydıyla onaylıyor komutan…”
Özen B. Demir ve Onur Erden, Dr. Selim Ölçer: “Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2025, 272 sayfa.
Eğitim ve meslek yolculuğu
Selim Ölçer henüz 14 yaşında (1962) ayrılır Silvan’dan. Lise, tıbbiye ve uzmanlık eğitimi Ankara’da. Diyarbakırlı olduğu kadar Ankaralı. Dostluğa, barışa, demokrasiye inanan bir Kürt aydınıdır. Siyasi, mesleki mücadelesi Ankara’da. 68 kuşağından. Tıbbiye’de 1970’lerde Fikir Kulübü Başkanlığı yapar. Faşistlerin, dönemin Ülkü Ocakları Başkanı ve Osman Durmuş’un (1999-2002 Sağlık Bakanı) içinde olduğu bir grubun, Ankara Tıp Fakültesi Morfoloji binasına basarak Selim Ölçer’i bir kamyonete bindirip kaçırma hikâyesi var. 60’lardan 2000’lere kadar Ankara. 2000 sonrası tekrar Diyarbakır.
“Sempatizanlık ve aidiyet” olarak kendisini 68 kuşağı içinde 68’in devrimcisi olarak tanımlar. “Öyle yüksek teorik donanımı olan, militanlık yapan bir sosyalist olmadım,” diyerek de ilave eder. Kendisini sosyalizme hayranlık duyan, yönelimi olan, sol değerlere bağlı birisi olarak ifade eder. 68 kuşağı içinde yer almıştır ama 12 Eylül öncesi 78’in militan, örgütlü mücadelesi içinde yer almamıştır. 1977-80 KBB ihtisas dönemi, 1980-84 aynı klinikte şef muavini olduğu, mesleki konularda yetkinleşmeye yoğunlaştığı dönemdir.
Mesleğinde başarılı bir hekimdir. Açık rinoplasti denilen ameliyatı ilk kez kendisinin getirdiğini söyler. 1987 yılında Yugoslavya Zagreb’de bu ameliyatı öğrendiğini, sonra Türkiye’ye getirdiğini ifade eder. Meslek yaşamında hekim olarak yoksulun yanında yer almıştır. 2000’li yıllardan sonra döndüğü Diyarbakır’da açlık sınırında yaşayan yoksul insanlara yardım için kurulan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği kurucuları arasında yer alır. Dernek 2016 yılında kapatılır. “Terör örgütüne yardım ve yataklık” suçlaması ile yargılandığı dava şu an Yargıtay’dadır.
Genellemelerden kaçınmak gerektiğini bilerek yazıyorum. Doğu toplumlarında duygusallığın öne çıktığını, peşinden sürüklendikleri “kahramanları, liderleri, önderleri” olduğunu söylesek çok da hatalı yargıda bulunmuş olmayız. Bu anlamda Batı toplumları daha rasyoneldir. Bir Kürt aydını olarak Selim Ölçer de, “Ben ne kahramanlara ne de kahramanlığa inanırım kardeşim. İnanmam. Bizler belki toplumun şöyle veya böyle önderleri olabiliriz, ufak tefek liderleri olabiliriz. Ama toplumun kahramanı, kurtarıcısı, bilmem nesi değiliz,” derken Batılı bir zihin dünyasını görüyoruz. Her ne kadar kendisi abiliği kabul etmese de, o Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarihinde saygın bir yeri olan abilerimizdendir.
Öbür yandan memleketi olan, çok kültürlü, çok kimlikli kadim şehir Diyarbekir’ın kültürel kodlarında da abilik vardır. Şair-yazar Veysel Öngören (1931-98), eski Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana (1940-…), yazar, siyasetçi, hekim Tarık Ziya Ekinci (1934-2024) hekim Mahmut Ortakaya (1938-…), gazeteci, şair Ahmet Arif (1923-91) bunlardan sadece birkaçıdır. O, klasik sol jargondaki şeflik, abilik kültürüne uzaktır. Başkanlık kültürüne, kurtarıcılık anlayışına yatkın değildir. Bu nedenle ne kahramanlara ne de kahramanlığa inanır. Ama şurası bir gerçektir ki hekim hareketinde; 1986-90 Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı, 1990-95 TTB-MK Başkanı olarak yönetsel sorumluluklar üstlenmiş, TTB tarihinde bir döneme (1980-2000) damgasını vurmuştur. Övgüye ihtiyacı olmasa da, isminin anılması yakın tarih açısından önemlidir. Bu anlamda Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun son dönem genel kurul konuşmalarıyla ilgili bir anekdotu kendisinden dinleyelim: “Her kongrede kalkar, Nusret Hoca’yı (Fişek) över, ‘Erdal Atabek şöyle yaptı’ der. Ata Soyer’leri zikreder… Bir tek defa bile ağzına almaz ismimi… Bu niye zor mesele?”
TTB ve ATO’da iz bırakan dönem
Ortak aklı öne çıkartan, katılımcılığı önemseyen, ortak üretme kültürüne yatkın birisi olarak, bir başkandan çok orkestra şefi gibi ATO’da ve TTB’de yönetsel görevler üstlenmiştir. Dostluğu, yoldaşlığı, birlikte bir şeyleri kurtarmayı önemser. Muhabbet adamıdır. Döneminde hekim mücadelesinde büyük işler başarılmıştır. Ama o, mütevazılığı elden bırakmaz.
80 sonrası ilk memur eylemi, 12 Eylül darbesine karşı ilk çıkış, hekimlerde ilk uyanış, ilk hekim hareketi, beyaz eylemler; onun ATO Başkanlığı döneminde hekimlerin oda çevresinde örgütlenmesiyle olmuştur. Muayene hekimleri bile bu eylemlere katılmıştır. Bakanlık önünde beyaz önlük atmalar, hastanelerde toplu nöbetler, sessiz yürüyüşler (1988)… 90 yıllarda eylem otobüsü ile Numune Hastanesi’nin önüne girmeleri, o dönemi yaşayanlar için hâlâ hafızalardadır. Dinamik, etiğe, sendikalaşmaya, demokrasiye ve insan haklarına sıcak bakan bir TTB’yi güçlü bir ekip olarak birlikte yaratmışlardır.
İskender Sayek’in katkılarıyla ilk kredilendirme kurulu kurulmuştur. Toplum ve Hekim daha canlı hale getirilmiş, Tıp Dünyası yayına başlamış, STED (Sürekli Tıp Eğitim Dergisi) çıkarılmıştır. UDEK (Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu) kurulmuştur. Katılımcılık ve kitleselleşme adına GYK, kol ve komisyonların kurulması, var olan komisyonların aktifleştirilmesi bu dönemdedir. Hekim mücadelesini insan hakları mücadelesinden ayrı düşünmemiştir. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluş süreçlerinde yer almıştır.
*Dr. Selim Ölçer (Fotoğraf: TTB/X)
O, meslek odası çalışmalarında dinamik siyaset ile meslek aktivizmini dengelemiştir. Politik ama politize olmayan bir TTB’nin yaratılmasında katkıları büyüktür. Her olayda “hekimler bu işe ne der?” sorusunu aklından çıkarmamıştır. Nusret Hoca’ya olan saygısını, sevgisini her daim ifade eder. Selim Abi ve o döneme damgasını vuran herkesin söylediği “Nusret Hoca TTB’nin çok önünde bir insan” olmasıdır. Bir generalin oğludur ama gerek 12 Mart’ta gerek 12 Eylül’de darbecilere karşı durmuştur. Sosyalizasyonun mimarı, duayen bir hekim olarak idam cezasına ve işkenceye karşı tutumundan dolayı yargılanmıştır (1985).
Selim Ölçer; mecburi hizmet, uzmanlık ve meslek yaşamında onun öğretileriyle hekimlik yaptığını söyleyerek ona olan saygısında kusur etmez. 1986-90 yıllarında ATO çevresinde “çağdaş hekimler” olarak örgütlenen, daha mücadeleci, dinamik bir ekip ED-TTB’nin (Etkin Demokratik TTB / 1990) nüvesini oluştururlar. Ata Soyer’in mizahi anlatımıyla ekip; 68’den arta kalan, 78’den ucuz yırtan, 80 sonrası mezun olup hekimlik yapmak isteyenlerdir. “Nasıl bir TTB tartışmasına giriş” başlığı altında bir metinle ilkelerini, çizgilerini, yaklaşımlarını ortaya koyarlar. Nusret Hoca başkanlığındaki mevcut yönetim “Gerçekler bilinmeden hayal bile kurulamaz” adlı bir metinle tartışmaya katılır. Daha genç ve dinamik olan Selim Ölçer ekibi bir heyet oluşturarak (Selim Ölçer, Şükrü Hatun, Okan Akhan, Füsun Sayek, Eriş Bilaloğlu, Recep Akdur) “Sensiz bir şey yapmak istemiyoruz, lütfen beraber girelim listeye” diyerek hocanın evine kadar gidip ikna etmek için çaba gösterirler. Nusret Hoca “Ben sizinle ortak programa girmem, ben sokak politikacılarıyla çalışmam” diyerek ayrı listeyle seçime girer. Sonuçta 7 kişilik TTB-MK’ye; Nusret Hoca’nın listesinden kendisi ve oğlu Gürhan Fişek, diğer listeden Selim Ölçer, Recep Akdur, Füsun Sayek, Eriş Bilaloğlu, Ata Soyer girer.
Kitap; Selim Ölçer’in emeğini, mücadele tarzını, TTB’ye katkılarını gelecek kuşaklara, genç hekimlere ve topluma aktarması bakımından, ayrıca TTB’nin yakın tarih hafızası açısından önemli bir kaynak. Yakın tarihi yazmak, bir noktada yakın gelecekle konuşmaktır. Bu hafızayı ortaya çıkardıkları ve akıcı bir nehir söyleşisi gerçekleştirdikleri için Özen Demir ve Onur Erden’e teşekkürler. Kaleminize sağlık.
Hekim ve hukukçu. 1991 Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017 yılı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2004 yılı Türkiye Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) Kamu Yönetimi Yüksek...
Hekim ve hukukçu. 1991 Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017 yılı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2004 yılı Türkiye Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) Kamu Yönetimi Yüksek Lisansı, 2018 yılı Okan Üniversitesi Sağlık Yönetimi Yüksek Lisansı mezunu. 2020 yılında Mersin Barosundan avukatlık ruhsatı aldı. Aktif avukatlık yapmadı. 1998-2008 yılları arasında Mersin Tabip Odasında 4 dönem yönetim kurullarında yönetsel sorumluluklar aldı. 2020-24 TTB-Yüksek Onur Kurulu üyesidir. “TTB’ye Adanmış Bir Ömür: Dr Mahmut Ortakaya” kitabının yazarı.